Düşünce | İslamî Araştırmalar

Bütün Dünyayı Saran Tufan

Gazze’nin direnişi, dünya gençliğini harekete geçirmiş ve anti-emperyalist hareketleri yeniden canlandırmıştır.

.
.

Ehlader Araştırma Bölümü

Siyonist Rejimin “Yenilmezlik” Efsanesinin Çöküşü

Siyonist rejim yıllar boyunca yoğun propaganda ile kendisini rakipsiz bir askeri ve istihbarat gücü olarak tanıtmıştı. Ancak “Aksa Tufanı” bu efsaneyi yerle bir etti. Filistin direniş güçleri, özellikle Aksa Şehitleri Tugayı, işgal altındaki bölgelerin derinliklerine sızarak askeri üsleri ele geçirdi ve askerleri esir aldı. Bu yenilgi yalnızca askeri değil, aynı zamanda psikolojik ve ideolojik bir çöküştü. Aslında bu, 1948’den bu yana ilk kez Siyonist rejimi dünya kamuoyu önünde küçük düşürdü. Aslında bu çöküşün temellerinin 2006 yılında İsrail-Hizbullah Savaşı ile atıldığını söyleyebiliriz. Hizbullah'ın askerî kanadı ile Siyonist İsrail Silahlı Kuvvetleri arasında Lübnan toprakları ve İsrail'in Filistin'den işgal ettiği kuzey yakasında 33 gün süren ve Siyonistlerin kaçarak, barış imzaladıkları bu denklem bozucu Hizbullahî plan 'Aksa Tufanı' için de bir hareket noktası olmuştu.

Soykırım mı, Vahşet mi?

Rejimin bu yenilgiye tepkisi, Gazze’ye yönelik acımasız bir savaş oldu. Şu ana kadar 67 binden fazla Filistinli şehit oldu, 170 binden fazla kişi yaralandı ve yüzbinler yerinden edildi. İstatistikler Siyonist İsrail ordusunun Gazze Şeridi'nde 8 Ekim 2023'te soykırıma başlamasından bu yana günde ortalama 27'si çocuk 92 Filistinliyi şehit ettiğini gösteriyor. Ancak bu suçlar bir güç göstergesi değil; derin ve varoluşsal bir korkunun tezahürüdür. Her bombardıman, her hastane ya da okul saldırısı, “Aksa Tufanı”nın sonsuza dek yok ettiği imajı yeniden inşa etme çabasıdır.

Küresel Vicdanın Uyanışı

“Aksa Tufanı” coğrafi sınırları çoktan aştı ve dünya çapında büyük bir farkındalık dalgası yarattı. Londra ve New York’tan Madrid ve Cakarta’ya kadar milyonlarca insan benzeri görülmemiş gösterilerle ayağa kalktı; Batı’nın çifte standardına ve savaş suçlarına koşulsuz desteğine karşı seslerini yükselttiler. “İnsan hakları” söylemini dillendiren demokrasiler, çocukların öldürülmesi için silah sağlayarak, kimi hükümetler de çelik ve yakıt taşıyarak ikiyüzlülüklerini gözler önüne serdi.

Normalleşme Planının Ölümü

2023 Ekim’inden önce bazı Arap hükümetleri, Siyonist rejimle ilişkileri normalleştirme yolunda adımlar atıyordu. Ancak “Aksa Tufanı” bu projeyi tamamen geçersiz ve itibarsız hale getirdi. Bugün, işgalcilerle uzlaşmayı düşünen her lider, halkı karşısında mahcup ve yalnız durumdadır. İslam dünyasında – ve ötesinde – kamuoyu açıkça haykırıyor: “Filistin, satılık bir dava değildir!”

Barış mı, Modern Sömürgecilik mi?

Trump ve Netanyahu gibi isimler tarafından önerilen son planlar, gerçek bir barış değil; Sykes-Picot anlaşmasının modern bir versiyonudur: “bölgesel istikrar” kisvesi altında işgali kalıcılaştırma aracı. Filistin halkının ve sahadaki direnişçilerin katılımı ve rızası olmadan yapılan her anlaşma, yalnızca gayrimeşru değil; aynı zamanda şehitlerin kanına açık bir ihanettir. Nitekim bölgeyi bu denli istikrardan koparan Trump ve Netanyahu hatta birçok Müslüman ülkenin münafık liderleri değil miydi?

Ebedi Bir Miras Doğuyor

“Aksa Tufanı”ndan iki yıl sonra, Filistin mücadelesi artık yerel, mahalli, bölgesel bir mesele olmaktan çıkmış; İslam dünyası ve ötesi için ahlaki bir pusulaya dönüşmüştür. Direniş cephesi Yemen’den Lübnan’a, Endonezya’dan Güney Afrika’ya kadar genişlemiştir. Gazze’nin direnişi, dünya gençliğini harekete geçirmiş ve anti-emperyalist hareketleri yeniden canlandırmıştır. “Aksa Tufanı”, savaşın sonu değil; işgalin sonunun başlangıcıydı. Bu tarihi olay gösterdi ki adalet, her ne kadar gecikse de sonunda galip gelir—sessizlikle değil, direnişin ve kararlılığın gür sesiyle.