.
.
Ehlader Araştırma Bölümü
Av. Fahrettin ÖNDER
İnanç Farklılıklarıyla Birlikte Yaşamak Mümkün mü?
İnanç sistemleri, bireylerin dünya görüşlerini şekillendiren en temel yapılardan biridir. Ancak, tarih boyunca farklı din mensuplarının bir arada yaşama tecrübesi, çoğu zaman çatışma, dışlama ve hoşgörüsüzlükle sınanmıştır. Bugün hâlâ “öteki” inanca sahip bireylerle nasıl ilişki kurulacağı, özellikle semavi dinlerin mensupları için hem bireysel hem toplumsal vicdanı yakından ilgilendiren bir mesele olmaya devam etmektedir.
Bu çalışma, üç büyük semavî din olan Yahudilik, Hristiyanlık ve İslam’ın farklı inançlara sahip bireylerle ilişkilerinde teolojik dayanakları, etik yönelimleri ve birlikte yaşama ahlakını nasıl temellendirdiklerini karşılaştırmalı biçimde incelemeyi amaçlamaktadır.
Merkez soru şudur: Semavî bir dine inanan birey, kendi dışındaki bir inanca sahip kişiye nasıl yaklaşmalıdır?
* * *
1. YAHUDİLİK: Seçilmişlik Teolojisi İçinde Ahlaki Sorumluluk
Teolojik Arka Plan: Seçilmiş Halk Vurgusu
Yahudi inancı, İsrailoğulları ile Tanrı arasında yapılan antlaşmaya dayanır. Tanah’ta geçen ifadeler bu halkın “seçilmiş” olduğu inancını pekiştirir:
“Tanrınız RAB için kutsal bir halksınız. Tanrınız RAB, yeryüzündeki bütün halklar arasından sizi kendisi için seçti.”[1]
Bu seçilmişlik, üstünlük değil, sorumluluk anlamına gelir. Yahudi etik düşüncesi, tüm insanlığa karşı adaletli ve dürüst davranmayı içerir.
Yabancıya Davranış: Empati ve Adalet İlkesi
Tanah’ta geçen “ger” (yabancı, konuk) kavramı çerçevesinde, yabancıya adaletle ve empatiyle yaklaşmak bir emir niteliğindedir:
“Yabancıya haksızlık etmeyeceksin. Onu ezmeyeceksin. Çünkü siz de Mısır’da yabancıydınız.”[2]
Evrensel Ahlâk: Nuh’un Yedi Yasası
Talmudik gelenekte Yahudi olmayanların uyması gereken yedi ahlaki yasa belirlenmiştir. Bu sistem, başka inançlara sahip kişilerin de Tanrı’nın rızasına uygun yaşayabileceğini teyit eder.[3]
* * *
2. HRİSTİYANLIK: Sevgi ve Kurtuluş Arasında Ötekiyle Diyalog
Kurtuluş Teolojisi: İsa Merkezli Yaklaşım
Hristiyanlık, kurtuluşun yalnızca İsa Mesih’e imanla mümkün olduğunu vurgular:
“Ben yolum, gerçek ve yaşamım. Benim aracılığım olmadan Baba’ya kimse gelemez.”[4]
Bu teolojik mutlakçılık, çoğu zaman “öteki”ni dışlayıcı yorumlara yol açsa da, aynı metinlerde evrensel sevgi ve hoşgörü çağrıları da bulunur.
Sevgi Etiği: Agape’nin Evrensel Boyutu
Hristiyanlıkta Tanrı sevgisiyle eşdeğer tutulan “komşuyu sevme” buyruğu, öteki inançlara sahip bireylerle empati kurmanın temelini oluşturur:
“Komşunu kendin gibi seveceksin.”[5]
Düşmanlara bile sevgi gösterilmesi öğüdü, inanç farklılığına rağmen barışçıl ilişkileri mümkün kılar:
“Düşmanlarınızı sevin, size zulmedenlere iyilik edin.”[6]
Katolik Kilisesi ve Nostra Aetate
Katolikliğin 1965’teki II. Vatikan Konsili’nde yayımlanan Nostra Aetate belgesi, öteki dinlerin “hakikat ve kutsallık unsurları” taşıdığını kabul ederek önemli bir hoşgörü metni oluşturmuştur:
“Kilise, diğer dinlerin hakikat ve kutsallık taşıyan unsurlarını reddetmez…”[7]
* * *
3. İSLAM:
Farklılık İçinde Sınanmak ve Ehl-i Kitap’la Diyalog
Teolojik Temel: Farklılık İlahî Bir İrade
İslam’a göre insanlık farklı ümmetlere ayrılmıştır ve bu farklılık bir “imtihan alanıdır”:
“Eğer Allah dileseydi hepinizi tek bir ümmet yapardı. Ancak sizi denemek için farklı kıldı.”[8]
Ehl-i Kitap Kavramı ve Saygı Zemininde İletişim
Kur’an’da Yahudiler ve Hristiyanlar “Ehl-i Kitap” olarak tanımlanır ve onlarla ilişki kurarken güzellik ve adalet emredilir:
“Ehl-i Kitap ile en güzel biçimde tartışın; ancak zulmedenler hariç.”[9]
Medine Vesikası ve Tarihsel Uygulama
Hz. Muhammed’in Medine’de farklı inanç gruplarıyla imzaladığı Medine Vesikası, dinî çoğulculuk açısından tarihteki ilk anayasal belgelerdendir.[10] Yahudilere kendi inançlarını koruma hakkı tanınmış ve birlikte yaşam hukukî zemine oturtulmuştur.
* * *
SONUÇ:
Farklılıklar, Kaderimiz; Hoşgörü, Ahlakî Sorumluluğumuzdur.
Bu inceleme göstermektedir ki:
a. Üç semavî din de kendi içlerinde tek hakikat iddiası taşımakla birlikte, öteki inançlara karşı tahammül, saygı, adalet ve birlikte yaşama ahlâkı gibi güçlü ilkeler barındırmaktadır.
b. Hoşgörü, bu dinlerin özüne aykırı değil; aksine, doğru yorumlandığında her birinde ahlaki bir zorunluluktur.
c. Günümüzde inançlar arası ilişkilerde yaşanan gerilimler, çoğu zaman teolojik değil; politik, kültürel ve ideolojik faktörlerden kaynaklanmaktadır.
Bu bağlamda, inanan bireylerin görevi sadece kendi inançlarını yaşamak değil; farklı inançların varlığına saygı duymak, bu farklılığı ahlaki bir sınav olarak görmek ve ortak insanlık değerlerinde buluşabilmektir.
- - - - - - - - - - - - - - -