.
.
Nefsi Tanımak
Üstad Muhsin Kıraati
Mütercim: Yakup Kumak
Kendisine ilham olunan hayır ve şerden oluşan nefsani isteklere insan denir. Kur’an-ı Kerim şöyle buyuruyor:
“Sonra ona kötülük ve iyiliğini ilham edene.”[1]
İnsan bir taraftan hakkı arayıp kendisini kemale doğru yönelten pak ve temiz bir fıtrat sahiptir ve Kur’an bu konuda şöyle buyuruyor:
“Yüzünü hakka yönelmiş olarak dine çevir; Allah'ın insanları üzerine yaratmış olduğu yaratışına. Allah'ın yaratışında bir değişiklik olmaz.”[2]
Diğer taraftan da isyan eden bir nefse sahiptir ki onu kötülüklere davet eder. Allah (c.c) Kıyamet suresinde şöyle buyuruyor:
“Fakat insan ileriye doğru (ömrünün geri kalan kısmında) boyuna suç işlemek ister.”[3]
Sonuç olarak nefse sahip olan insanın her şeyden daha fazla nefsini tanımaya ihtiyacı vardır.
Nefsi Tanımak Marifetin Zirvesi
İmam Ali (a.s) şöyle buyuruyor: “Marifetin zirvesi insanın nefsini tanımasıdır.”[4] Bir diğer hadiste de şöyle buyurmuştur: “En üstün akıl insanın kendini tanımasıdır, nefsini tanıyan akıllı düşünür ve kurtuluşa erer, kendini tanımayan ise sapkınlığa düşer.”[5]
Kendini Tanımak En Büyük Zafer
Yine bir başka hadisinde de şöyle buyuruyor: “Kendisini tanıyan kimse en büyük zaferi elde etmiştir.”[6]
Kendini Tanımak Rabbini Tanımaktır
Başka bir hadisinde “Kendini tanıyan rabbini tanımış olur.”[7] buyurmuştur.
* * *
Kur’an-ı Kerim’de Nefis
1. Nefs-i Emmâre
İnsanı kötülüklere doğru götürür. Akıl ve iman aracılığı ile önüne geçilmezse insanın bir defada çökmesine sebep olur.
“Hiç şüphesiz, Rabbimin merhamet ettiği dışında, nefis sürekli kötülüğü emreder.”[8]
Nefs-i Emmâre sürekli olarak insanı kötülüklere emreden ve günah işlemeye sürükleyen nefistir. Bu nefis, isteklerini insanı günaha bulaştırıncaya kadar yapmak istediğini sürekli tekrar eder. İmam Ali (a.s) şöyle buyuruyor:
“Nefs-i emmâre münafık gibi yağcılık yapar ve zahiri süslüdür, kendini insanı elde edinceye kadar sadakatli bir dost gibi gösterir, düşman gibi ona musallat olur, ona düşman gibi emreder ve onu kötü yerlere sürükler.”[9]
Yüce Allah Yusuf suresinde Hz. Yusuf’un (a.s) kardeşlerinin Bünyamin’i hırsızlık suçlamasıyla tutuklandığı haberini babalarına ulaştırdıklarında Hz. Yakub’un şöyle buyurduğunu yazıyor:
“(Babaları) dedi ki: "Hayır, nefsiniz size bir şeyi süsledi.”[10]
Bir hadiste şöyle buyrulmuştur: “Allah’ım beni bir göz açıp kapayıncaya kadar kendi halime bırakma.”[11]
İmam Ali (a.s) Malik Eşter’e nefsin önünü alma konusunda şöyle bir nasihatte bulunur:
“Şehvetler karşısında nefsinin dizginlerini ele almasını ve azgınlıklardan alıkoymasını emreder. Zira Allah'ın merhamet ettiği dışında hiç şüphesiz nefis, kötülüğü emreder.”[12]
Bu mektupta nefs-i emmâre karşısında üç şeyin yapılması emredilmiştir.
a. Nefsin şehevi istekleri karşısında güçlü bir şekilde durmak.
b. Sabırlı olmak ve kendini korumak.
c. İlahi rahmete sığınmak.
2. Nefs-i Levvâme
Günah esnasında insanı yeren ve serzeniş eden nefistir ki günahkârın tevbe etmesine ve özür dilemesine sebep olur.
“Kendini kınayan (kıyamette pişmanlık duyan) nefse yemin ederim.”[13]
Burada nefisten kasıt vicdani ahlak olabilir. Yani günah işlediğinde ve hayır işleri yapmayı azalttığında dünyada da ahirette de serzenişe uğrar. Bu durum tevbenin başlangıcı olan pişmanlık hali veya ümitsizlik yahut yenilginin işareti olabilir.
3. Nefs-i Mutmainne
Peygamberler, evliyalar ve onların terbiye ettikleri Allah’a âşık gerçek müminlerdir ki nefislerinin yuları ellerinde ve zafere ulaşanlardır. Kur’an-ı Kerim’de onlar hakkında şöyle buyurulmuştur:
“Ey huzura kavuşan can! Sen O'ndan hoşnut ve O da senden hoşnut olarak Rabbine dön.”[14]
Mutmainne nefis Allah’ı anmak ve namaz vesilesi ile elde edilir. İnsan bu yol ile sükûnete ve rahatlığa varır. Kur’an şöyle buyuruyor: “Beni anmak için namazı hakkıyla kıl.”[15] Başka bir ayette de şöyle buyuruyor:
“Bilin ki, Allah'ı anmakla kalpler güvene kavuşur.”[16]
Kendine güvenen insan ölümden korkmaz ve şehadetin talibidir, dünyanın cilvelerine kanmaz, Allah’ın takdirine de razı olur.
* * *
İmam Seccad’ın (a.s) Dualarında Nefsin Konumu
İmam Seccad (a.s) şikâyet edenlerin münacatında Allah’ın nezdinde nefsi hakkında şöyle şikâyet ediyor:
1. Peş peşe kötülüklere emir veren “Nefs-i emmâre’den sana şikâyet ederim.”
2. Hızlı bir şekilde hatalara ve günahlara yönlendirir: “seri bir şekilde hatalara hidayet eden.”
3. Günahlara doymaz ve aç gözlülük eder: “sana karşı günah sayılan şeylere düşkün olan”
4. Allah’ın gazabından korkmaz ve kendisini gazabın içinde karar kılar: “gazabına kendini hedef kılan”
5. Helak olma yollarına hidayet eder: “o beni helak olma yollarına sürükleyerek..”
6. İnsanın rezil olmasına sebep olması: “senin indinde en aşağılık hâlde helak olanlardan kılmaktadır.”
7. Her hata ve günah için bir bahanesi vardır: “Hastalıkları çok”
8. Uzun arzuları vardır: “arzusu uzundur”
9. Rahatlığı ister ve zorlulara gelmez, her zaman nale figan eder: “Şerle karşılaştığında sızlanıp sabırsızlık eder”
10. Ona bir hayır ulaştığında da cimrilik eder: “hayra ulaştığında (onu diğerlerinden) esirger.”
11. Boş şeylere düşkündür: “Oyun ve eğlenceye düşkündür.”
12. Gaflet ve hatalar içindedir: “Gaflet ve yanılgıyla doludur.”
13. Günah karşısında iradesini kaybeder koşa koşa gider: “Beni günaha doğru hızla iter.”
14. Tevbe etmemi engeller ve geciktirir: “tövbemi geciktirir.”
15. Sapkınlığa doğru götürür: “Ey mabudum! Beni saptıran düşmanı.”
16. Onun kendisi saptırıcı bir şeytandır: “Beni aldatan şeytanı sana şikâyet ediyorum”
17. Göğsü vesvese ile doldurur: “O, kalbimi vesveseyle dolduruyor”
18. İnsanın kalbini boş hayaller ile doldurur ve bu hayaller ile hevesleri ve istekleri güçlendirir: “gönlümü kuruntularıyla kuşatıyor, heva ve hevese uymada bana destek oluyor”
19. Dünyaya bağlığı süsler: “dünya sevgisini bana süslüyor”
20. Allah ile kul arasını açar: “benimle (sana) itaat edip yaklaşma arasında engel oluşturuyor”[17]
Allah Resulü (s.a.a) bir hadisinde en büyük düşmanın şeytan olduğu belirtmiştir. “Senin en büyük düşmanın içinde bulunan nefsindir.”[18] nefsin istekleri süreklidir ve ansızın insanı sapkınlığa götürür, doğusu batısı, beyazı siyahı, erkeği kadını, genci yaşlısı gecesi gündüzü yoktur ve her halde kendine bir yol bulur. Bazen lüks yaşam, bazen sade bir hayat, her elbisede her seviyede insanın karşısına çıkabilir.
* * *
Harun Reşid ve Cimri Yaşlı Adam
Tarihte şöyle nakledilmiştir: Abbasi Halifesi Harun Reşid 170. kameri yılında halife idi. O peygamberden vasıtasız bir söz duymak istiyordu. Etrafındakiler yaşlı ve zayıf bir insandan başkasını bulamadılar. O yaşlı adamı içi yumuşak geniş bir küfenin içine yerleştirerek dikkatli ve ihtiyatlı bir şekilde halifenin sarayına getirdiler.
Harun arzusuna ulaştığı için çok sevindi ve yaşlı adama dönerek şöyle sordu. Ey adam! Sen peygamberi gördün mü? Yaşlı adam, ben küçükken babam benim elimden tuttu, beni mescide peygamberin huzuruna götürdü ve ben peygamberi ölünceye kadar bir daha görmedim. Harun sonra yaşlı adama söyle bakalım sen orada peygamberden bir söz duydun mu diye sordu. Yaşlı adam evet diye cevap verdi. O gün peygamberden şunu duydum:
“İnsanoğlu zamanla yaşlanır ancak onda iki sıfat gençleşir. Birisi hırslı olmak diğeri ise uzun arzulardır.”
Harun yaşlı adama bir kese altın vermelerini emretti. Yaşlı adam saraydan çıkarılırken zayıf sesiyle, beni Harun’un yanına geri götürün ona bir sözüm var diye seslendi. Ona bu isteğinin olmayacağını söylediler. Ancak yaşlı adam onlara Harun ile önemli işim var dedi ve onu saraya geri götürdüler. Harun şöyle dedi: Hayırdır? Yaşlı adam Harun’a dönerek verdiğiniz altın sadece bu yıl için midir yoksa her yıl inayet ve lütufta bulunacak mısınız, diye sordu. Harun kahkaha ve şaşkınlıkla naklettiği hadisi tekrar etti:
“İnsanoğlu zamanla yaşlanır ancak onda iki sıfat gençleşir. Birisi hırslı olmak diğeri ise uzun arzulardır.”
Resulullah doğru söylemiştir, dedi. Sonra şöyle devam etti. Bu yaşlı adamın canı yok ve saraydan çıkacağına inanmıyor, bu bağışın bu yıl için mi olduğunu soruyor. Hırs ve arzu yaşlı adamı öyle bir yere götürüyor ki yaşlı adam kendisinin fırsatı olduğunu düşünerek gelecek yıl için bir başka lütuf beklentisi içindedir.
- - - - - - - - - - - -
[1]- Şems 8.
[2]- Rum 30.
[3]- Kıyamet 5.
[4]- Gureru’l-Hikem, c 1, s. 469.
[5]- AGE s. 206.
[6]- Gureru’l-Hikem, c. 1, s. 720.
[7]- Gureru’l-Hikem, hadis, c. 1, s. 588.
[8]- Yusuf 53.
[9]- Gureru’l-Hikem, hadis, c. 1, s. 120.
[10]- Yusuf 83.
[11]- Usul-u Kâfi, c. 2, s. 524.
[12]- Nehcu’l-Belağa, Mektup 53.
[13]- Kıyamet 2.
[14]- Fecr 27,28.
[15]- Taha 14.
[16]- Ra’d 28.
[17]- Pasajlar halinde getirdiğimiz konuların tamamı bu şekildedir: Ey benim ilahım! Sürekli kötülüğü emreden, hızla günaha koşan, sana karşı günah sayılan şeylere düşkün olan, gazabına kendini hedef kılan nefsi, sana şikâyet ediyorum!
O beni helak olma yollarına sürükleyerek senin indinde en aşağılık hâlde helak olanlardan kılmaktadır. Hastalıkları çok, arzusu uzundur. Şerle karşılaştığında sızlanıp sabırsızlık eder, hayra ulaştığında (onu diğerlerinden) esirger. Oyun ve eğlenceye düşkündür. Gaflet ve yanılgıyla doludur. Beni günaha doğru hızla iter ve tövbemi geciktirir.
Ey Mabudum! Beni saptıran düşmanı ve beni aldatan şeytanı sana şikâyet ediyorum. O, kalbimi vesveseyle dolduruyor, gönlümü kuruntularıyla kuşatıyor, heva ve hevese uymada bana destek oluyor, dünya sevgisini bana süslüyor ve benimle (sana) itaat edip yaklaşma arasında engel oluşturuyor. (Çevirmen)
[18]- Mecmuatu Verram, c. 1, s. 59.