.
.
Ehlader Araştırma Bölümü
Hz. Muhammed bu sözüyle, merhametin önemini ve karşılıklı bir ilişki olduğunu vurgulamak istemiştir. Bu sözün anlamı şöyledir:
-
Karşılıklı Merhamet: Bu söz, merhametin karşılıklı bir ilişki olduğunu vurgular. Eğer bir kişi başkalarına karşı merhametli davranmıyorsa, o zaman başkalarından da merhamet beklememesi gerektiği anlamına gelir. Yani, merhamet görmek istiyorsan, önce sen merhametli olmalısın.
-
Empati Eksikliği: Bu ifade, başkalarının acılarını anlamayan veya umursamayan birine karşı duyulan hayal kırıklığını ifade edebilir. Eğer bir kişi başkalarının zor durumlarını görmezden geliyorsa veya onlara yardım etmiyorsa, o zaman kendi zor zamanlarında da aynı şekilde muamele görebilir.
-
Adalet ve Hakkaniyet: Bazı durumlarda, bu söz, bir kişinin hak ettiği muameleyi görmesi gerektiğini ifade edebilir. Örneğin, suç işlemiş ve başkalarına zarar vermiş birine karşı merhamet göstermenin adaletsiz olabileceği düşüncesini yansıtabilir.
-
Öğrenme ve Gelişim: Bu söz, bazen bir uyarı veya ders niteliğinde de kullanılabilir. Eğer bir kişi hatalarından ders çıkarmıyor ve başkalarına karşı merhametsiz davranmaya devam ediyorsa, o zaman hayatın ona aynı şekilde davranabileceği anlamına gelir.
* * *
Peygamber Efendimiz'den (s.a.a.) Hadisler:
-
"Merhamet edenlere Rahman olan Allah merhamet eder. Yerdekilere merhamet edin ki, göktekiler de size merhamet etsin." (Tirmizi, Birr, 16) Bu hadis, merhametin evrensel bir ilke olduğunu ve Allah'ın rahmetine ulaşmanın yolunun yaratılanlara merhamet etmekten geçtiğini vurgular.
-
"Müminler birbirlerine merhamet etmekte, birbirlerini sevmekte ve birbirlerine şefkat göstermekte tek bir vücut gibidirler. Vücudun bir organı rahatsız olunca, diğer organlar da uykusuzluk ve ateşle bu rahatsızlığı paylaşırlar." (Buhari, Edeb, 27) Bu hadis, müminler arasındaki dayanışma ve empati duygusunun önemini vurgular.
-
"Küçüklerimize merhamet etmeyen, büyüklerimize saygı göstermeyen bizden değildir." (Tirmizi, Birr, 15) Bu hadis, merhametin ve saygının toplumun temel değerleri olduğunu belirtir.
-
"Allah, kullarına karşı annenin çocuğuna olan şefkatinden daha merhametlidir." (Buhari, Edeb, 18) Bu hadis, Allah'ın sonsuz merhametini ifade eder.
Ehlibeyt İmamları (a.s.)'dan Hadisler:
-
İmam Ali (a.s.): "Merhamet, imanın meyvesidir." (Gurer'ül Hikem) Bu söz, merhametin imanın bir göstergesi olduğunu ve imanı kamil olan bir müminin merhametli olması gerektiğini vurgular.
-
İmam Hasan (a.s.): "İnsanlara merhamet et ki, Allah da sana merhamet etsin." (Bihar'ül Envar, c. 78, s. 113) Bu söz, merhametin karşılıklı bir ilişki olduğunu ve Allah'ın rahmetine ulaşmanın yolunun insanlara merhamet etmekten geçtiğini belirtir.
-
İmam Hüseyin (a.s.): "İnsanların en cömerti, merhametli olanıdır." (Bihar'ül Envar, c. 78, s. 128) Bu söz, merhametin cömertliğin bir türü olduğunu ve merhametli insanların başkalarına yardım etmeye daha istekli olduklarını ifade eder.
-
İmam Cafer-i Sadık (a.s.): "Merhamet, kalbin yumuşaklığıdır." (Bihar'ül Envar, c. 78, s. 230) Bu söz, merhametin kalbin bir özelliği olduğunu ve merhametli insanların kalplerinin yumuşak ve şefkatli olduğunu belirtir.
* * *
Bir Hikaye
Taş Kalpli Adam ve Merhametin Dönüşü
Vakti zamanında, uzak bir köyde, Halil adında zengin bir adam yaşarmış. Halil, çok çalışkan ve zeki biriymiş, bu sayede kısa sürede büyük bir servet edinmiş. Ancak, Halil'in bir kusuru varmış: Kalbi taş gibiymiş. Başkalarının acılarını, sıkıntılarını umursamaz, sadece kendi çıkarını düşünürdü.
Köyde yaşayan yoksullara yardım etmez, hatta onlara kötü davranırdı. İşçilerine çok az ücret verir, onların haklarını gözetmezdi. Komşularının dertleriyle ilgilenmez, sadece kendi lüks hayatına odaklanırdı.
Bir gün, köyde büyük bir kıtlık baş gösterdi. Tarlalar kurudu, hayvanlar telef oldu, insanlar açlıkla mücadele etmeye başladı. Köyün yoksulları, Halil'e başvurarak yardım istediler. Ancak Halil, onları kovdu ve şöyle dedi: "Benim param size mi kaldı? Gidin kendinize başka kapı bulun."
Köyün insanları, Halil'in bu acımasızlığı karşısında çok üzüldüler. Onlar da Halil'e sırtlarını döndüler.
Günler geçti, kıtlık daha da şiddetlendi. Halil'in ambarları dolu olmasına rağmen, köyde yiyecek hiçbir şey kalmamıştı. Bir gece, Halil'in ambarına hırsız girdi. Hırsızlar, ambarı boşalttılar ve Halil'i de bağlayıp gittiler.
Sabah olduğunda, Halil bağlarından kurtuldu ve ambarına koştu. Gördüğü manzara karşısında şok oldu. Ambar bomboştu. Halil, ne yapacağını bilemez haldeydi.
Aç ve perişan bir halde, köyün sokaklarında dolaşmaya başladı. Kimse ona yardım etmiyor, hatta yüzüne bile bakmıyordu. Halil, o güne kadar başkalarına nasıl davrandığını anladı.
Sonunda, Halil'in yolu köyün en yaşlı ve bilge kişisi olan Dede Ali'nin evine düştü. Dede Ali, Halil'i içeri davet etti ve ona yiyecek bir şeyler verdi.
Halil, Dede Ali'ye şöyle dedi: "Dede, ben çok pişmanım. Hayatım boyunca başkalarına kötü davrandım. Şimdi ise, kimse bana yardım etmiyor."
Dede Ali gülümsedi ve şöyle dedi: "Halil, unutma ki, merhamet edilmeyene merhamet edilmez. Sen başkalarına merhamet etmedin, bu yüzden şimdi de merhamet görmüyorsun. Ancak, pişmanlığın ve tövben, senin için bir fırsattır. Eğer bundan sonra başkalarına karşı merhametli olursan, o zaman sen de merhamet göreceksin."
Halil, Dede Ali'nin sözlerinden çok etkilendi. O günden sonra, hayatını değiştirmeye karar verdi. Köydeki yoksullara yardım etmeye başladı, işçilerine iyi davrandı, komşularının dertleriyle ilgilendi.
Zamanla, Halil'in kalbi yumuşadı ve merhametle doldu. Köyün insanları da Halil'e yeniden güvenmeye başladılar. Halil, hayatının geri kalanını başkalarına yardım ederek ve merhamet göstererek geçirdi.
Ve böylece, Halil, "Merhamet edilmeyene merhamet edilmez" sözünün anlamını hem acı bir şekilde tecrübe etmiş, hem de bu sözün doğruluğunu hayatıyla kanıtlamıştı.