.
.
Ehlader Araştırma Bölümü
يَا اَيُّهَا الَّذٖينَ اٰمَنُوا لَا تَرْفَعُوا اَصْوَاتَكُمْ فَوْقَ صَوْتِ النَّبِىِّ وَلَا تَجْهَرُوا لَهُ بِالْقَوْلِ كَجَهْرِ بَعْضِكُمْ لِبَعْضٍ اَنْ تَحْبَطَ اَعْمَالُكُمْ وَاَنْتُمْ لَا تَشْعُرُونَ
“Ey iman edenler! Seslerinizi Peygamber’in sesinin üstüne yükseltmeyin. Birbirinize bağırdığınız gibi, Peygamber’e yüksek sesle bağırmayın; yoksa siz farkına varmadan amelleriniz boşa gidiverir.”
Hucurat / 2
* * *
Dünyada yer alan çeşitli akide ve ideolojiler, kendi inanç büyüklerine özel saygı gösterirler. Şehir ve caddelere, üniversitelere, okullara ve kuruluşlara büyüklerinin isimlerini verirler. İslam dininde de kimi şahıslar hatta bitkiler ve otlar kutlu olarak kabul edilmiştir. Pek tabii ki; İslam dininde kerametli ve kutlu olarak görülen her şey, Allah’ın zatının kudsiyetine râcidir ve bu varlıkların Allah ile bağlılığı her ne kadar fazla ise, kutsallıkları da o orantıda artar. Bize düşen ise bu özel saygıyı korumaktır. İslam’daki bu mukaddes varlıklara gelince;
1 – Allah kutsallığın kaynağıdır. Müşrikler Allah’ı başkalarıyla aynı gördüklerinden kıyamet sahnesinde kendi sapkınlıklarını ikrar edecekler ve hayali ilahlarına şunları söyleyecekler: “Bizim perişanlığımızın nedeni, sizi âlemlerin Rabbiyle bir gördüğümüz içindir.” “Çünkü biz sizi âlemlerin Rabbi ile eşit tutuyorduk.” [1]
Kur’an’da Allah’ın tesbih ve tenzih edilmesi hakkında birçok ayet nazil olmuştur. Yani Allah’ı O’nun için hiçbir kusur tasavvur etmeyecek biçimde yüceltmeliyiz. Allah’ın sadece zatı değil, isimleri de tenzih edilmelidir. “Yüce Rabbinin adını tesbih et.” [2]
2 – Allah’ın Kitabına da özel bir hürmet ve saygı gösterilmelidir. Allah, Kitab’ını azim [3] olarak adlandırdığına göre biz de Kitabullah’a tazim etmeliyiz. Allah, Kitab’ını kerim [4] olarak kabul ediyorsa öyleyse biz de Kitabullah’ı kerametli görmeliyiz. Allah Kitab’ını mecid [5] olarak tanımlıyorsa öyleyse bizim de Kitabullah’ı temcid etmemiz (övmemiz) gerekir.
3 – İlahi rehberler olan peygamberler ve onların hak vasileri, özellikle peygamberimiz Hz. Muhammed (s.a.a) ve O’nun Ehl-i Beyt’i (a.s) özel bir makama sahiptir. Bu surede Hz. Peygamber’e (s.a.a) gösterilmesi gereken edep ve davranış şekli beyan edilmiştir. Onların önüne geçmeyelim, onların sesinden daha yüksek bir sesle konuşmayalım. Bir başka ayette Hz. Peygamber’e (s.a.a) salavat gönderilme emri verilmiştir. “Allah ve melekleri, Peygamber’e çok salât ederler. Ey müminler! Siz de ona salât ve selam getirin.” [6] Hz. Peygamber’in (s.a.a) vefatından sonra da O’nun ziyaretine [7], O’nun vasisinin ziyaretine, zürriyetine ve Hz. Peygamber (s.a.a) ile bir şekilde bağı olan herkese saygı gösterilmesi gerektiğine de dikkat edilmelidir. Özellikle rabbani âlimler, adil fakihler ve taklid mercileri, rivayetlerin buyruğuna göre Hz. Peygamber’in (s.a.a) varisleridir ve onlara saygı ve hürmet göstermek görevlerimiz arasındadır. Şu hadiste de buna işaret ediliyor: “Her kim adil fakihi reddederse Hz. Peygamber’in (s.a.a) Ehl-i Beyt’inin (a.s) sözünü reddetmiş gibidir. Ve her kim Hz. Peygamber (s.a.a) ve Ehl-i Beyt’i (a.s) reddetse Allah’ın sözünü reddetmiş gibidir.” [8]
Sadece Hz. Peygamber’in (s.a.a) kendisi değil, O’na ait ve O’nunla ilgili olan her şey kutsaldır. Hz. Musa’nın (a.s) yeni doğduğunda içine koyulduğu ve suya bırakıldığı sandık daha sonra Hz. Musa (a.s) ve sülalesi tarafından bir hatıra olarak saklanmıştır. Bu sandık öyle bir kutsallığa sahipti ki, melekler tarafından taşınırdı ve düşmanlara karşı yapılan savaşlara götürülerek bu vesileyle zaferler kazanılırdı. [9]
4 – İslam dininde ebeveyne özel bir saygı göstermek ve onları tazim etmek hususunda emirler verilmiştir. Kur’an’da beş ayrı yerde tevhide ve anne babaya ihsan edilmesi hususunda ayetler bulunmaktadır. [10] Bir başka yerde ise, ebeveyne teşekkür edilmesi, Allah’a olan şükür ile birlikte zikredilmiştir. [11]
Ebeveyne gösterilmesi gereken hürmet babında, onlara muhabbet ile bakmak bile ibadettir denilmiştir. Bizlere onların seslerinden daha yüksek bir ses tonu ile cevap verilmemesi hususunda tavsiyede bulunulmuştur. Onların üzülmesine neden olacak bir yolculuk yapmak haramdır. Ve böyle bir yolculukta namazlar tam olarak kılınmalıdır.
5 – İslam’da kimi vakitler -Kadir Gecesi gibi-, kimi mekânlar –camiler gibi-, kimi taşlar -Haceru’l Esved gibi-, kimi sular –zemzem-, kimi topraklar -İmam Hüseyin’in (a.s) Kerbela türbeti gibi- ve kimi elbiseler -ihram elbisesi- kutsal kabul edilmiştir ve özel hürmete tabidirler.
Kur’an’da şöyle buyrulur: (Hz. Musa mukaddes vadiye geldiğinde hürmeten çarıklarını çıkarmıştır.) “Hemen çarıklarını çıkar! Çünkü sen kutsal vadi Tuva’dasın.” [12]
Mescidu’l Haram, müşriklerin girişine izin verilmeyen mukaddes bir mekândır. “Ey iman edenler! Müşrikler ancak necistirler. Onun için bu yıllarından sonra Mescid-i Haram’a yaklaşmasınlar…” [13]
İbadet yerleri ve mescitler mukaddestir. Mescitlere gidildiği zaman, temiz ve süslü gidiniz. “…Her secde edişinizde güzel elbiselerinizi giyin…” [14] Cenabet vb. durumlara maruz olup temizliği olmayanın mescitte durmaya dahi hakkı yoktur. “Ey iman edenler! Siz sarhoş ve cünüp iken de gusül edinceye kadar namaza yaklaşmayın…” [15]
Mescit o denli aziz ve kıymetlidir ki Hz. İbrahim (a.s), Hz. İsmail (a.s), Hz. Zekeriya (a.s) ve Hz. Meryem (s.a) Allah’ın evlerini temizlemekle görevlendirilmiştir. “…İbrahim ve İsmail’e: ‘Tavaf edenler, ibadete kapananlar, rükû ve secde edenler için evimi temiz tutun’ diye emretmiştik.” [16] Hatta Hz. Meryem’in (s.a) annesi evladının erkek olacağını düşünmüş ve Mescidu’l Aksa’ya hizmet etsin diye adakta bulunmuştu. “İmran’ın karısı söyle demişti: ‘Rabbim! Karnımdakini azatlı bir kul olarak sırf sana adadım. Adağımı kabul buyur. Şüphesiz (niyazımı) hakkıyla işiten ve (niyetimi) bilen sensin.’” [17]
6 – İmanı olan insan da keramete ve kutsallığa sahiptir. Müminin yüzünün suyu ve izzeti, Kâbe’nin izzetinden daha büyüktür denilir. Mümin kimsenin gıybeti haram, hakkını savunmak vaciptir. Hatta ölümünden sonra kabrine yapılacak saygısızlık da haramdır.
- - - - - - - - - - -
[1] Şuara, 98
[2] A’la, 1
[3] bkz. Hicr, 87
[4] bkz. Vakıa, 77
[5] bkz. Kaf, 1
[6] Ahzab, 56
[7] Çeşitli kitaplarda -örneğin Ayetullah Ahmedi Meyanici’nin kaleme aldığı ‘Teberruku’s Sahabe’- sahabelerin Hz. Peygamber (s.a.a) ve Ehl-i Beyt’ine (a.s) hayatlarında ve vefatlarından sonra yaptıkları yüzlerce hürmet ve saygının örnekleri nakledilmiştir.
[8] Biharu’l Envar, c.27, s.238
[9] bkz. Bakara, 248
[10] bkz. Bakara, 83 – Nisa, 38 – Enam, 151 – İsra, 23 – Ahkaf, 15
[11] bkz. Lokman, 14
[12] Taha, 12
[13] Tevbe, 28
[14] A’raf, 31
[15] Nisa, 43
[16] Bakara, 125
[17] Al’i İmran,35