.
.
Ehlader Araştırma Bölümü
Adalet ve Zulüm Babında İçindekileri Dışa Vurma Sınavı
Yasin Eyrice
Bu sınav, ne kadar bildiğinle alakalı değil; bilakis bildiğine ne kadar inanıp amel ettiğinle alakalıdır.
Çok bilmek kurtuluşa götürmez. Bildiğine inanmak ve o yolda sabit kalmak götürür.
Bize düşen adaletli olmaktır. Vicdanımıza karşı adalet, topluma ve Allah’a karşı adaletli olmaktır.
Yemede, içmede, gezmede, konuşmada, her şeyde Hz. Resulullah’ın (saa) Hz. Ali’nin ve Hz. Fatıma'nın yaptığı gibi yapmak gerekir. Bu da haklıya haklı, güzele güzel, çirkine ise çirkin demekle mümkün olur.
Kendi aleyhine olsa dahi bütün kalbinle buna inanıp amel etmelisin. Gerisi Allah’a kalmış O, hidayet edendir. Enam suresi 111. ayetinde şöyle buyrulur:
"Eğer biz onlara melekleri indirseydik, ölüler de onlarla konuşsaydı ve her şeyi toplayıp karşılarına getirseydik, Allah dilemedikçe yine de inanacak değillerdi; fakat çokları bunu bilmezler."
Burada bir düşün! Allah mı onları hidayet etmiyor, yoksa onların kendileri mi hidayet olmak istemiyor? Görünen o ki, onların kendileri hidayet olmak istemiyor. Çünkü şeytan onlara iyinin kötü, kötünün ise iyi olduğunu fısıldadığında, onlar bundan hoşlanıyor ve kabul ediyorlar. Yine Enam 113. ayetinde şöyle buyruluyor:
"Şeytanlar bu fısıldaşmayı, ahirete inanmayanların gönülleri ona aksın, sonra büsbütün ısınıp ondan zevk alır hâle gelsin ve zaten tabiatları hâline gelmiş günahları işlemeye devam etsinler diye yaparlar."
Ama bir de gel mümin kula bak. Onun için dünya hayatı ciddiye alınmayacak kadar kısa, günah ise ciddiye alınacak kadar korkunçtur. Onun için hayat Allah’a kulluk etmek, insanlara iyilik etmek ve zalimin karşısında durup mazluma yardım etmekle önem kazanır, anlam bulur.
Yapılması gereken vicdanından gelen sesi dinleyerek adaletle, Hazret-i Âdem’den bu yana dünyada yapılmış bütün iyilikleri tüm kalbinle onaylayıp “Allah’ım ben de onların yanında varım!” demek ve yapılan bütün kötülüklerden buğzedip; “Allah’ım gücüm olsaydı da onlara engel olsaydım!” demek ve O'na tevekkül ederek yaşamaktır.