Yaşam | Aile&GNÇ

Ebeveyn Nedir ve Onlara İhsanda Bulunmak

Ebeveyne saygı İslami hukuktan değil, beşeri hukuktandır. Ve bu ne mevsimlik ve ne de geçici bir hukuktur, bilakis daimi bir hukuktur.

.
.

Ehlader Araştırma Bölümü

Ebeveyne İhsan

وَوَصَّيْنَا الْاِنْسَانَ بِوَالِدَيْهِ حَمَلَتْهُ اُمُّهُ وَهْنًا عَلٰى وَهْنٍ وَفِصَالُهُ فٖى عَامَيْنِ اَنِ اشْكُرْ لٖى وَلِوَالِدَيْكَ اِلَیَّ الْمَصٖيرُ

“İnsana da, anne babasına iyi davranmasını emrettik. Annesi, onu her gün biraz daha güçsüz düşerek karnında taşımıştır. Onun sütten kesilmesi de iki yıl içinde olur. (İşte onun için) insana şöyle emrettik: “Bana ve anne babana şükret. Dönüş banadır.”

Lokman, 14

Bakara suresinin 83. ayetinde, Nisa suresinin 36. ayetinde, En'am suresinin 151. ayetinde ve İsra suresinin 23. ayetinde ebeveyne ihsan hususunda tavsiyeler yer almıştır. Ancak Lokman suresinde ebeveyne ihsan, ilahi vasiyet suretinde beyan edilmiştir.

Kur’an’ın birçok yerinde, ebeveyne teşekkür Allah’a şükür ile birlikte açıklanmıştır. Bazen de annelerin ne denli büyük sıkıntılara sabrettiğine işaret edilmiştir.

Ebeveynin makamı o kadar yüksektir ki sonraki ayette şöyle buyrulmuştur: Eğer ebeveyn seni şirke yönelmen için çaba sarf ederlerse onlara itaat etme ancak onlara iyi davranmayı da bırakma. Yani hatta şirk koşmanın dışında ebeveyne itaat gerekir ve onlar her ne olursa olsun terk edilmemelidir.

Evet, ebeveyne saygı İslami hukuktan değil, beşeri hukuktandır. Ve bu ne mevsimlik ve ne de geçici bir hukuktur, bilakis daimi bir hukuktur. Rivayette ebeveyne ihsan etmek ve saygı göstermek her hâlükarda şarttır denmiştir. Onlar iyi olsunlar yahut kötü, ölü olsunlar ya da diri farketmez…

Hz. Peygamber’in (s.a.a) sütkardeşi olan kız kardeşine, süt kardeşi olan erkek kardeşinden daha fazla bir hürmeti olduğunu gördüklerinde sebebini sordular. Hz. Peygamber (s.a.a) onlara şöyle cevap buyurdular: “Çünkü bu kız kardeşim ebeveynine daha fazla hürmet ediyor.”[1]

Kur’an’da Hz. Yahya (a.s)’ın ve Hz. İsa’nın (a.s) annelerine iyi davranmakla emredildiklerini belirtilir.

Hz. Peygamber (s.a.a) şöyle buyurmuştur: “Namazı ilk vaktinde kılmaktan sonra ebeveyne iyilik etmekten daha güzel bir ibadet yoktur.”[2]

Kerbela’da bir baba şehid olduktan sonra oğlu da kendisini İmam Hüseyin’e (a.s) yardım için ulaştırdığında İmam ona şöyle buyurdu: “Geri dön! Çünkü annen, babanın acısını görmüşken sen de annenin acısını daha da alevlendirme.” Genç: “Beni annem meydana kendi elleriyle gönderdi” diye cevap verdi. [3]

* * *

Ebeveyn Manasının Genişliği

İslam kültüründe ilahi önderler, öğretmenler ve eşin babası da ‘baba’ olarak adlandırılır.

Hz. Peygamber (s.a.a) mübarek ömrünün son günlerinde hasta yatağında yatarken Hz. Ali’ye (a.s) şöyle buyurdular:

“İnsanların arasına katıl ve yüksek sesle onlara şöyle söyle: ‘Allah’ın laneti ebeveynine kötü davranan kimseye olsun. Allah’ın laneti sahibinden kaçan her köleye olsun. Allah’ın laneti çalıştırdığı işçiye ücretini ödemeyen kimseye olsun.’ “

Hz. Ali (a.s) kendisine söylendiği gibi insanlara bu mesajı ilettikten sonra geri döndü. Ashaptan bazıları bu mesajı basite alarak kendi aralarında şöyle dediler: “Biz ebeveyne ve mevlaya (köle sahibine) olan hürmeti ile işçinin ücreti hakkında bu sözleri daha önce işitmiştik. Peygamber’in (s.a.a) hasta yatağından bize gönderdiği bu sözler yeni değil.” Hz. Peygamber (s.a.a), ashabının, sözlerinin derinliğini idrak edemediklerini anlayınca yeniden Hz. Ali’yi (a.s) onlara göndererek insanlara şöyle söyle der: “Ebeveyne saygısızlık ve kötü davranmaktan kastım, ilahi rehbere yapılan saygısızlık ve hürmetsizliktir. Ey Ali! Ben ve sen bu ümmetin babalarıyız. Ve her kim bize itaat etmez ise bize hürmetsizlik yapmış ve kötü davranmıştır. Ben ve sen bu ümmetin mevlasıyız. Ve her kim bizden kaçarsa, Allah’ın kahrına duçar olur. Ben ve sen insanların hidayetleri için çalışanlarız. Ve her kim hidayetleri için çalışanın hakkını vermezse Allah’ın lanetini hak eder.”

Bu hadisede mülahaza ettiğimiz üzere her ne kadar ebeveyne itaat ve iyilik etmek, resmi ve bilinen bir emir manasında olsa da İslam kültüründe bu durum daha geniş bir manada ele alınmaktadır.

- - - - - - - - - - -


[1] Usul’u Kâfi, c.2, ,s.161

[2] Mizanu’l Hikme

[3] A’yanu’ş – Şia, c. 1, s.607