<h6 style="text-align: right;">.</h6> <h6 style="text-align: right;"></h6> <h6 style="text-align: right;">.</h6> <p style="text-align: justify;"></p> <p style="text-align: center;"><strong>Ehlader Araştırma Bölümü</strong></p> <p style="text-align: justify;"></p> <p style="text-align: justify;"></p> <p style="text-align: justify;">“Daru’s-Selam”, “Dahru’l-Celal”, “Cennetu’l-Mava”, “Cennetu’l-Huld”, “Cennetu’l-Adn”, “Cennetu’l-Firdevs”, “Cennetu’n-Naim”<a href="file:///C:/Users/Bedel-Nb/Desktop/elmustafa kitaplar/4- Word/25-SorularCevaplar 1.docx#_ftn1" name="_ftnref1" title="">[1]</a> rivayet ve tefsir kitaplarında zikredilen yedi cennetin ismidir.</p> <p style="text-align: justify;"></p> <p style="text-align: justify;">Burada âyet, rivayet ve müfessirlerin görüşlerinden yararlanarak bu cennetlerin her birisinin ne anlama geldiklerini açıklamaya çalışırız.</p> <p style="text-align: justify;"></p> <p style="text-align: justify;"><strong>1- Daru’s-Selam:</strong></p> <p style="text-align: justify;">Yüce Allah Kur’an-ı Kerim’de şöyle buyuruyor: <em><strong>“…ve Allah selam ve sulh sarayına davet ediyor.”</strong></em><a href="file:///C:/Users/Bedel-Nb/Desktop/elmustafa kitaplar/4- Word/25-SorularCevaplar 1.docx#_ftn2" name="_ftnref2" title="">[2]</a> Bazıları buradaki “selam”dan kastın Allah’ın kendisi olduğuna inanırlar. Zira Yüce Allah insanları kendi evine davet ediyor. Allah’ın evi ise cennetin kendisidir.<a href="file:///C:/Users/Bedel-Nb/Desktop/elmustafa kitaplar/4- Word/25-SorularCevaplar 1.docx#_ftn3" name="_ftnref3" title="">[3]</a></p> <p style="text-align: justify;"></p> <p style="text-align: justify;">Bazıları da şöyle demektedirler: Buradaki Daru’s-Selam’dan kasıt, bir yerdir. Orada sükûnet eden kimseler her çeşit olumsuzluklara karşı güvence içindedirler. Cubbaî’den şöyle nakledilmiştir: Cennetin, Daru’s-Selam diye isimlendirilmesinin nedeni, orada ikamet eden kimselerin birbirlerinden emin olmaları, meleklerin onlara selam vermeleri, Rablerinin onlara selam göndermesidir. Orada sükûnet eden kimseler selamdan başka bir şey duymazlar. Hakeza onlar için selam ve selametlik dışında başka bir şey söz konusu değildir. Bu görüş, Allah tarafından da teyit edilmektedir ki şöyle buyuruyor:</p> <p style="text-align: justify;"></p> <p style="text-align: justify;"><strong><em>“…sözleri ve (duaları) orada selamdır.”</em></strong><a href="file:///C:/Users/Bedel-Nb/Desktop/elmustafa kitaplar/4- Word/25-SorularCevaplar 1.docx#_ftn4" name="_ftnref4" title="">[4]</a><a href="file:///C:/Users/Bedel-Nb/Desktop/elmustafa kitaplar/4- Word/25-SorularCevaplar 1.docx#_ftn5" name="_ftnref5" title="">[5]</a></p> <p style="text-align: justify;"></p> <p style="text-align: justify;">Hakeza İbn Abbas’tan şöyle nakledilmiştir: <em>“Daru’s-Selam cennetin kendisidir. Orada ikamet eden kimseler her çeşit afet, olumsuzluk, noksanlık ve hastalıklara karşı emniyet içindedirler. Orada saygındırlar. Kesinlikle saygısızlığa uğramazlar. Onlar sürekli azizdirler, kesinlikle zillete ve alçaklığa maruz kalmazlar. Daru’s-Selam’da ikamet eden kimseler devamlı ganidirler. Hiçbir zaman fakirlik onlara yönelmez. Onlar mutluluklarına ermiş kimselerdirler. Hiçbir zaman mutsuz olmazlar… İnci ve mercan saraylarındadırlar ki kapıları Rahman’ın arşına doğru açılır. Orada her taraftan yanlarına melekler gelir ve üzerlerine (dünyada Allah’ın emirlerini yerine getirmekte) sabrettiğinizden dolayı selam olsun, derler. Ne mutlu böyle bir akıbete.”</em></p> <p style="text-align: justify;"></p> <p style="text-align: justify;">Allâme Tabatabâî çok kıymetli el-Mizan’da <em>“lehum daru’s-selam”</em> âyetinin tefsirinde şöyle yazıyor: <em>“Selam ile kastedilen selamın lügatteki anlamıdır ki âyetin zâhirî akışından anlaşılmaktadır. O da zâhirî ve batınî afet ve olumsuzluklara karşı güvence içinde olmaktır. Daru’s-Selam, ölümün, yaşlılığın, hastalığın, fakirliğin, üzüntünün ve diğer hiçbir olumsuzluğun gerçekleşmediği bir yerdir. İşte vaad edilen cennet budur.”</em><a href="file:///C:/Users/Bedel-Nb/Desktop/elmustafa kitaplar/4- Word/25-SorularCevaplar 1.docx#_ftn6" name="_ftnref6" title="">[6]</a></p> <p style="text-align: justify;"></p> <p style="text-align: justify;">Şöyle de denilmektedir: Cennetin Daru’s-Selam diye isimlendirilmesinin nedeni, Allah’ın, sıhhat ve selamete sahip olan evi olmasındandır.<a href="file:///C:/Users/Bedel-Nb/Desktop/elmustafa kitaplar/4- Word/25-SorularCevaplar 1.docx#_ftn7" name="_ftnref7" title="">[7]</a></p> <p style="text-align: justify;"></p> <p style="text-align: justify;"><strong>2- Dahru’l-Celal:</strong></p> <p style="text-align: justify;"></p> <p style="text-align: justify;">İkinci cennetin adı <em>“Dahru’l-Celal”</em>dir. Rivayette Peygamber’den (s.a.a) şöyle nakledilmiştir:</p> <p style="text-align: justify;"></p> <p style="text-align: justify;"><em>“Allah yolunda yüksek sesle “la ilahe illallah” diyen herkesin üzerine Allah kendi rızasını karar kılar. Rıdvan-ı ilahi makamına ulaşan herkesi Yüce Allah “Dahru’l-Celal”de Hz. İbrahim ve Hz. Muhammed’le (s.a.a) birlikte kılar. Hz. Peygamber’e (s.a.a) “Dahru’l-Celal nerededir?” diye soruldu, Hz. Muhammed (s.a.a) şöyle buyurdu: “Allah Teâlâ’nın kendi ismiyle isimlendirdiği cennettir. Orada ikamet edenler sabah ve akşamları celal ve ikram sahibi olan Allah’ı seyrederler.” </em><a href="file:///C:/Users/Bedel-Nb/Desktop/elmustafa kitaplar/4- Word/25-SorularCevaplar 1.docx#_ftn8" name="_ftnref8" title="">[8]</a></p> <p style="text-align: justify;"></p> <p style="text-align: justify;"><strong>3- Cennetu’l-Mava:</strong></p> <p style="text-align: justify;"></p> <p style="text-align: justify;">Cennetu’l-Mava, şehit olan kimselerin ruhlarının gittiği yere denilmektedir.<a href="file:///C:/Users/Bedel-Nb/Desktop/elmustafa kitaplar/4- Word/25-SorularCevaplar 1.docx#_ftn9" name="_ftnref9" title="">[9]</a> Peygamber’in (s.a.a), Ramazan Ayının faziletlerini anlatırken şöyle dediği nakledilmiştir:</p> <p style="text-align: justify;"></p> <p style="text-align: justify;"><em>“Allah Teâlâ, Cennetu’l-Mava’da altından yapılmış olan bin sarayı (oruç tutanlara) bağışlar.”</em> <a href="file:///C:/Users/Bedel-Nb/Desktop/elmustafa kitaplar/4- Word/25-SorularCevaplar 1.docx#_ftn10" name="_ftnref10" title="">[10]</a></p> <p style="text-align: justify;"></p> <p style="text-align: justify;"><strong>4- Cennetu’l-Huld (Ebedî Cennet):</strong></p> <p style="text-align: justify;"></p> <p style="text-align: justify;">Ebedî cennet, Peygamber’in (s.a.a) şöyle vasıflandırdığı cennettir:</p> <p style="text-align: justify;"></p> <p style="text-align: justify;"><em>“Yaşamının benim yaşamım gibi olmasını ve Rabbimin -kendi kudretiyle sütunlarını yaptığı ve- bana vaat ettiği cennete yerleşmek isteyen kimsenin Ali’nin velayetini kabul etmesi gerekir.”</em> <a href="file:///C:/Users/Bedel-Nb/Desktop/elmustafa kitaplar/4- Word/25-SorularCevaplar 1.docx#_ftn11" name="_ftnref11" title="">[11]</a></p> <p style="text-align: justify;"></p> <p style="text-align: justify;"><strong>5- Cennetu’l-Adn:</strong></p> <p style="text-align: justify;"></p> <p style="text-align: justify;">Allâme Hillî şöyle diyor: <em>“Adn Cennetine bu ismin verilmesinin nedeni, orasının daimi kalınan bir yer olmasından dolayıdır."</em><a href="file:///C:/Users/Bedel-Nb/Desktop/elmustafa kitaplar/4- Word/25-SorularCevaplar 1.docx#_ftn12" name="_ftnref12" title="">[12]</a> Bir rivayette Peygamber’den (s.a.a) şöyle nakledilmiştir:</p> <p style="text-align: justify;"></p> <p style="text-align: justify;"><em>“Ben, Fatime’nin dalı, Ali’nin verimli hale getirdiği, Hasan ve Hüseyin’in meyvesi, Şia ve bizi sevenlerin yeşil yaprağı olduğu bir ağacım. Bu ağacın aslı Adn Cenneti’ndedir.”</em> <a href="file:///C:/Users/Bedel-Nb/Desktop/elmustafa kitaplar/4- Word/25-SorularCevaplar 1.docx#_ftn13" name="_ftnref13" title="">[13]</a></p> <p style="text-align: justify;"></p> <p style="text-align: justify;">Kaşifu’l-Gıta şöyle diyor: <em>“Cennetin ortası Adn Cenneti’dir.”</em><a href="file:///C:/Users/Bedel-Nb/Desktop/elmustafa kitaplar/4- Word/25-SorularCevaplar 1.docx#_ftn14" name="_ftnref14" title="">[14]</a></p> <p style="text-align: justify;"></p> <p style="text-align: justify;">Başka bir rivayette şöyle nakledilmiştir:</p> <p style="text-align: justify;"></p> <p style="text-align: justify;"><em>“Adn Cenneti, Allah-u Teâlâ’nın kendi özel kudretiyle yarattığı, şimdiye kadar hiç kimsenin görmediği bir cennettir.” </em><a href="file:///C:/Users/Bedel-Nb/Desktop/elmustafa kitaplar/4- Word/25-SorularCevaplar 1.docx#_ftn15" name="_ftnref15" title="">[15]</a></p> <p style="text-align: justify;"></p> <p style="text-align: justify;">Bir diğer hadiste şöyle denilmektedir:</p> <p style="text-align: justify;"></p> <p style="text-align: justify;"><em>“Yüce Allah kendisi kendi (özel) eliyle Adn Cenneti’ni yaratmış ve kendisi ağaçlarını ekmiş, kendisi saraylarını yapmış, nehirlerini akıtmış ve daha sonra şöyle demiştir: “İşte müminler kurtuldular…”</em> <a href="file:///C:/Users/Bedel-Nb/Desktop/elmustafa kitaplar/4- Word/25-SorularCevaplar 1.docx#_ftn16" name="_ftnref16" title="">[16]</a></p> <p style="text-align: justify;"></p> <p style="text-align: justify;">Yine bir başka rivayette şöyle denilmektedir: <em>“Adn Cennetinin duvarları kırmızı yakuttan, anahtarları inci ve sedeftendir.”</em> <a href="file:///C:/Users/Bedel-Nb/Desktop/elmustafa kitaplar/4- Word/25-SorularCevaplar 1.docx#_ftn17" name="_ftnref17" title="">[17]</a></p> <p style="text-align: justify;"></p> <p style="text-align: justify;"><strong>6- Cennetu’l-Firdevs:</strong></p> <p style="text-align: justify;"></p> <p style="text-align: justify;">Yüce Allah Cennetu’l-Firdevs’i altın ve gümüşten yaratmış ve katmanlarına güzel kokulu olan misk-i amberi yerleştirmiştir. Rivayette şöyle nakledilmektedir:</p> <p style="text-align: justify;"></p> <p style="text-align: justify;"><em>“Yüce Allah cenneti misk-i amberden yapmış ve orada en güzel ve en iyi meyveleri ve çiçekleri ekmiştir.”</em><a href="file:///C:/Users/Bedel-Nb/Desktop/elmustafa kitaplar/4- Word/25-SorularCevaplar 1.docx#_ftn18" name="_ftnref18" title="">[18]</a> <em>“Cennetu’l-Firdevs cennetin en yüksek mertebesidir.” </em><a href="file:///C:/Users/Bedel-Nb/Desktop/elmustafa kitaplar/4- Word/25-SorularCevaplar 1.docx#_ftn19" name="_ftnref19" title="">[19]</a></p> <p style="text-align: justify;"></p> <p style="text-align: justify;">Bu cennet, Hz. Zehra’nın (a.s.) babasının vefatı sırasında ağlarken vasıflandırdığı cennettir. Şöyle buyurmuştur:</p> <p style="text-align: justify;"></p> <p style="text-align: justify;"><em>“Ey baba! Sen, Rabbin seni çağırdığında davetine icabet ettin, ey baba Firdevs’in yan tarafı senin yerindir.” Peygamber’in (s.a.a) ikamet edeceği yerin, Firdevs Cenneti olduğu anlaşılmaktadır.”</em><a href="file:///C:/Users/Bedel-Nb/Desktop/elmustafa kitaplar/4- Word/25-SorularCevaplar 1.docx#_ftn20" name="_ftnref20" title="">[20]</a></p> <p style="text-align: justify;"></p> <p style="text-align: justify;"><strong>7- Cennetu’n-Naim:</strong></p> <p style="text-align: justify;"></p> <p style="text-align: justify;">Ramazan ayının faziletlerinde şöyle nakledilmektedir: Ramazan ayının yedinci günü geldiğinde, Yüce Allah Cennet-i Naim’de kırk bin şehidin ve kırk bin sıddıkın sevabını verir.<a href="file:///C:/Users/Bedel-Nb/Desktop/elmustafa kitaplar/4- Word/25-SorularCevaplar 1.docx#_ftn21" name="_ftnref21" title="">[21]</a>Bu cennet, Hz. İbrahim’in (a.s) kendi duasında “Allah’ım beni Cennet-i Naim’in varislerinden kıl” şeklinde vasıflandırdığı cennettir.<a href="file:///C:/Users/Bedel-Nb/Desktop/elmustafa kitaplar/4- Word/25-SorularCevaplar 1.docx#_ftn22" name="_ftnref22" title="">[22]</a></p> <p style="text-align: justify;"></p> <p style="text-align: justify;">Allâme Tabatabâî el-Mizantefsirinde şöyle yazıyor: <em>“Cennet-i Naim, velayet cenneti olan cennettir.”</em><a href="file:///C:/Users/Bedel-Nb/Desktop/elmustafa kitaplar/4- Word/25-SorularCevaplar 1.docx#_ftn23" name="_ftnref23" title="">[23]</a> Yine şöyle buyuruyor: <em>“Naim (nimet) yani velayet, Cennetu’n-naim, velayet (imamet) cennetinin kendisidir.”</em><a href="file:///C:/Users/Bedel-Nb/Desktop/elmustafa kitaplar/4- Word/25-SorularCevaplar 1.docx#_ftn24" name="_ftnref24" title="">[24]</a></p> <p style="text-align: justify;"></p> <p style="text-align: justify;">Hatırlatılması gerekir ki müfessirlerin bir kısmı, yedi cennet olarak bilinen bütün cennetlerin, asıl itibariyle bir cennet ve (sayılan bu) isimlerin bütününün tek bir cennetin farklı adları olduğunu savunurlar.</p> <p style="text-align: justify;"></p> <p style="text-align: justify;">Zira cennette daimi ikamet edildiğinden dolayı Adn Cenneti, selamet ve güvence yeri olduğu ve orada ikamet eden kimseler için hüzün ve üzüntüden uzak, güvenilir bir yer olduğu cihetiyle de Selam Diyarı (Daru’s-Selam) deniliyor.<a href="file:///C:/Users/Bedel-Nb/Desktop/elmustafa kitaplar/4- Word/25-SorularCevaplar 1.docx#_ftn25" name="_ftnref25" title="">[25]</a></p> <p style="text-align: justify;"></p> <p style="text-align: justify;">Netice olarak asıl itibariyle cennet bir tanedir ama mertebelere ve derecelere sahiptir. Dolayısıyla farklı isimlerle adlandırılmıştır ve her bir isim bir mertebesinin adıdır.</p> <p style="text-align: justify;"></p> <p style="text-align: justify;"></p> <p style="text-align: justify;"><a href="file:///C:/Users/Bedel-Nb/Desktop/elmustafa kitaplar/4- Word/25-SorularCevaplar 1.docx#_ftnref1" name="_ftn1" title=""><sup><sup>[1]</sup></sup></a> İanetu’t-Talibin, c. 4, s. 385.</p> <p style="text-align: justify;"><a href="file:///C:/Users/Bedel-Nb/Desktop/elmustafa kitaplar/4- Word/25-SorularCevaplar 1.docx#_ftnref2" name="_ftn2" title=""><sup><sup>[2]</sup></sup></a> Yunus, 25.</p> <p style="text-align: justify;"><a href="file:///C:/Users/Bedel-Nb/Desktop/elmustafa kitaplar/4- Word/25-SorularCevaplar 1.docx#_ftnref3" name="_ftn3" title=""><sup><sup>[3]</sup></sup></a> Bu görüş Hasan ve Kutade’den nakledilmiştir.</p> <p style="text-align: justify;"><a href="file:///C:/Users/Bedel-Nb/Desktop/elmustafa kitaplar/4- Word/25-SorularCevaplar 1.docx#_ftnref4" name="_ftn4" title=""><sup><sup>[4]</sup></sup></a> Yunus, 10.</p> <p style="text-align: justify;"><a href="file:///C:/Users/Bedel-Nb/Desktop/elmustafa kitaplar/4- Word/25-SorularCevaplar 1.docx#_ftnref5" name="_ftn5" title=""><sup><sup>[5]</sup></sup></a> “Bazu ma verede fi’d-dünya ve’l-ahire”, s. 32, Daru’s-Selam yayınları.</p> <p style="text-align: justify;"><a href="file:///C:/Users/Bedel-Nb/Desktop/elmustafa kitaplar/4- Word/25-SorularCevaplar 1.docx#_ftnref6" name="_ftn6" title=""><sup><sup>[6]</sup></sup></a> Tabatabâî, Seyyid Muhammed Hüseyin, el-Mizan, c. 7, s. 345.</p> <p style="text-align: justify;"><a href="file:///C:/Users/Bedel-Nb/Desktop/elmustafa kitaplar/4- Word/25-SorularCevaplar 1.docx#_ftnref7" name="_ftn7" title=""><sup><sup>[7]</sup></sup></a> A.g.e., c. 10, s. 39.</p> <p style="text-align: justify;"><a href="file:///C:/Users/Bedel-Nb/Desktop/elmustafa kitaplar/4- Word/25-SorularCevaplar 1.docx#_ftnref8" name="_ftn8" title=""><sup><sup>[8]</sup></sup></a> Bakiyetu’l-Mebahis, s. 196.</p> <p style="text-align: justify;"><a href="file:///C:/Users/Bedel-Nb/Desktop/elmustafa kitaplar/4- Word/25-SorularCevaplar 1.docx#_ftnref9" name="_ftn9" title=""><sup><sup>[9]</sup></sup></a> Tacu’l-Arus, c. 10, s. 26.</p> <p style="text-align: justify;"><a href="file:///C:/Users/Bedel-Nb/Desktop/elmustafa kitaplar/4- Word/25-SorularCevaplar 1.docx#_ftnref10" name="_ftn10" title=""><sup><sup>[10]</sup></sup></a> Şeyh Saduk, Fezailu’l-Eşhuri’s-Selas, s. 85.</p> <p style="text-align: justify;"><a href="file:///C:/Users/Bedel-Nb/Desktop/elmustafa kitaplar/4- Word/25-SorularCevaplar 1.docx#_ftnref11" name="_ftn11" title=""><sup><sup>[11]</sup></sup></a> Menakıb-ı Emiru’l-Muminin, c. 1, s. 426.</p> <p style="text-align: justify;"><a href="file:///C:/Users/Bedel-Nb/Desktop/elmustafa kitaplar/4- Word/25-SorularCevaplar 1.docx#_ftnref12" name="_ftn12" title=""><sup><sup>[12]</sup></sup></a> Muntaha’l-Matab, c. 1, s. 544.</p> <p style="text-align: justify;"><a href="file:///C:/Users/Bedel-Nb/Desktop/elmustafa kitaplar/4- Word/25-SorularCevaplar 1.docx#_ftnref13" name="_ftn13" title=""><sup><sup>[13]</sup></sup></a> Şehid-i Evvel, zikra, s. 6.</p> <p style="text-align: justify;"><a href="file:///C:/Users/Bedel-Nb/Desktop/elmustafa kitaplar/4- Word/25-SorularCevaplar 1.docx#_ftnref14" name="_ftn14" title=""><sup><sup>[14]</sup></sup></a> Kaşifu’l-Gıta, Keşfu’l-Gıta, c. 2, s. 302.</p> <p style="text-align: justify;"><a href="file:///C:/Users/Bedel-Nb/Desktop/elmustafa kitaplar/4- Word/25-SorularCevaplar 1.docx#_ftnref15" name="_ftn15" title=""><sup><sup>[15]</sup></sup></a> Vesailu’ş-Şia,…</p> <p style="text-align: justify;"><a href="file:///C:/Users/Bedel-Nb/Desktop/elmustafa kitaplar/4- Word/25-SorularCevaplar 1.docx#_ftnref16" name="_ftn16" title=""><sup><sup>[16]</sup></sup></a> Mehasin-i Barki, c. 1, s. 155.</p> <p style="text-align: justify;"><a href="file:///C:/Users/Bedel-Nb/Desktop/elmustafa kitaplar/4- Word/25-SorularCevaplar 1.docx#_ftnref17" name="_ftn17" title=""><sup><sup>[17]</sup></sup></a> Men la Yahduruhu’l-Fakih, c. 1, s. 296.</p> <p style="text-align: justify;"><a href="file:///C:/Users/Bedel-Nb/Desktop/elmustafa kitaplar/4- Word/25-SorularCevaplar 1.docx#_ftnref18" name="_ftn18" title=""><sup><sup>[18]</sup></sup></a> Erdebilî, Zübdetu’l-Beyan, s. 55.</p> <p style="text-align: justify;"><a href="file:///C:/Users/Bedel-Nb/Desktop/elmustafa kitaplar/4- Word/25-SorularCevaplar 1.docx#_ftnref19" name="_ftn19" title=""><sup><sup>[19]</sup></sup></a> Kaşifu’l-Gıta, s. 19.</p> <p style="text-align: justify;"><a href="file:///C:/Users/Bedel-Nb/Desktop/elmustafa kitaplar/4- Word/25-SorularCevaplar 1.docx#_ftnref20" name="_ftn20" title=""><sup><sup>[20]</sup></sup></a> Şevkanî, Neylu’l-Evtar, c. 4, s. 161.</p> <p style="text-align: justify;"><a href="file:///C:/Users/Bedel-Nb/Desktop/elmustafa kitaplar/4- Word/25-SorularCevaplar 1.docx#_ftnref21" name="_ftn21" title=""><sup><sup>[21]</sup></sup></a> Şeyh Saduk, Emali, s. 104.</p> <p style="text-align: justify;"><a href="file:///C:/Users/Bedel-Nb/Desktop/elmustafa kitaplar/4- Word/25-SorularCevaplar 1.docx#_ftnref22" name="_ftn22" title=""><sup><sup>[22]</sup></sup></a> Şuara, 87.</p> <p style="text-align: justify;"><a href="file:///C:/Users/Bedel-Nb/Desktop/elmustafa kitaplar/4- Word/25-SorularCevaplar 1.docx#_ftnref23" name="_ftn23" title=""><sup><sup>[23]</sup></sup></a> Tabatabâî, Seyyid Muhammed Hüseyin, el-Mizan, c. 11, s. 369.</p> <p style="text-align: justify;"><a href="file:///C:/Users/Bedel-Nb/Desktop/elmustafa kitaplar/4- Word/25-SorularCevaplar 1.docx#_ftnref24" name="_ftn24" title=""><sup><sup>[24]</sup></sup></a> A.g.e., c. 19, s. 121.</p> <p style="text-align: justify;"><a href="file:///C:/Users/Bedel-Nb/Desktop/elmustafa kitaplar/4- Word/25-SorularCevaplar 1.docx#_ftnref25" name="_ftn25" title=""><sup><sup>[25]</sup></sup></a> İanetu’t-Talibin, c. 4, s. 385.</p> <p style="text-align: justify;"></p> <p style="text-align: justify;"></p> <p style="text-align: justify;"></p>