.
.
Ehlader Araştırma Bölümü
Resulullah’ın verdiği hükümlerin hüccet oluşu
Daha önce risaletin felsefesini açıklarken değindiğimiz üzere peygamberlerin en önemli sorumluluklarından birisi taraflar arasında olan meselelerde hükmetmek ve ihtilaflara son vermektir. Bir ayet-i kerimede bu konu hakkında şöyle buyrulmuştur:
كَانَ النَّاسُ اُمَّةً وَاحِدَةً فَبَعَثَ اللّٰهُ النَّبِيّ۪نَ مُبَشِّر۪ينَ وَمُنْذِر۪ينَۖ وَاَنْزَلَ مَعَهُمُ الْكِتَابَ بِالْحَقِّ لِيَحْكُمَ بَيْنَ النَّاسِ ف۪يمَا اخْتَلَفُوا ف۪يهِۜ
“İnsanlar tek bir ümmetti. Allah müjdeci ve korkutucu olarak peygamberler gönderdi. İnsanların ayrılığa düştükleri şeylerde aralarında dosdoğru hükmetmek üzere onlara kitap da indirdi.”[1]
Şüphesiz bu görev Resul-i Ekrem’in de vazifelerindendir. Bu ise ancak peygamberlerin halk arasında itibarlı bir konuma sahip olmaları ve hüccet olarak bilinmeleri ile mümkündür. Bu yüzden de Kur’an-ı Kerim’de Resulullah’ın verdiği hükümlerin önemi ve yeterliliği hakkında vurgu yapılmıştır.
Kur’an-ı Kerim’de aralarında hükmetmesi için peygamberin huzuruna gidip ve bu hükümleri can-ı gönülden kabul eden müminler hakkında övgüyle bahsedilmiştir:
اِنَّمَا كَانَ قَوْلَ الْمُؤْمِن۪ينَ اِذَا دُعُٓوا اِلَى اللّٰهِ وَرَسُولِه۪ لِيَحْكُمَ بَيْنَهُمْ اَنْ يَقُولُوا سَمِعْنَا وَاَطَعْنَاۜ وَاُو۬لٰٓئِكَ هُمُ الْمُفْلِحُونَ
“Aralarında hükmetmesi için Allah'a ve Peygamber’ine çağrıldıkları zaman inananların sözü, ancak duyduk ve itaat ettik sözüdür, böyle der onlar ve onlardır kurtulanların, muratlarına erenlerin ta kendileri.”[2]
Başka bir ayeti kerimede ise mümin erkek ve kadınlara hitaben Peygamber’in hükmünden sonra delalete düşmeleri hususunda vurgu yapılmıştır:
وَمَا كَانَ لِمُؤْمِنٍ وَلَا مُؤْمِنَةٍ اِذَا قَضَى اللّٰهُ وَرَسُولُهُٓ اَمْراً اَنْ يَكُونَ لَهُمُ الْخِيَرَةُ مِنْ اَمْرِهِمْۜ
“Allah ve Resûlü, bir işe hükmetti mi erkek olsun, kadın olsun, hiçbir inananın, o işi istediği gibi yapmakta muhayyer olmasına imkân yoktur.”[3]
Diğer bir ayette ise müminler için ihtilafi mevzularda Peygamber’i hakem kılıp onun verdiği hükümlere tam teslim olmaları, imanın belirtilerindendir.
فَلَا وَرَبِّكَ لَا يُؤْمِنُونَ حَتّٰى يُحَكِّمُوكَ ف۪يمَا شَجَرَ بَيْنَهُمْۙ ثُمَّ لَا يَجِدُوا ف۪ٓى اَنْفُسِهِمْ حَرَجاً مِمَّا قَضَيْتَ وَيُسَلِّمُوا تَسْل۪يماً
“Fakat öyle değil; andolsun Rabbine ki onlar iman etmiş olmazlar aralarında çıkan ihtilâflarda seni hakem etmedikçe ve sonra da yüreklerinde hiçbir sıkıntı, üzüntü duymadan verdiğin hükmü kabul eylemedikçe ve tamamıyla sana teslîm olmadıkça.”[4]
Burada imanın derecesini beyan etmek için Allah Teâlâ’nın kendisine yemin etmesi de oldukça önemli ve dikkat edilmesi gereken bir husustur.
Bu ayet-i kerime ile verilmek istenen mesaj Müslümanların kalp, dil ve amelde Hz. Nebi’ye (s.a.a) tam teslim olmasının gerekliliğidir.
Acaba sünnetin bir bölümü olan hükmetmelere karşın Müslümanlardan böylesi bir teslimiyet içinde olmalarını istemek, Resulullah’ın sadece doğruya hükmetmesine delalet etmez mi?
* * *
Peygamber’e itaatin Allah’a itaat oluşu
Bazı ayetlerde Peygamber’e itaat etmenin Allah’a itaat etmekle eşdeğer olduğu vurgulanmıştır:
مَنْ يُطِـعِ الرَّسُولَ فَقَدْ اَطَاعَ اللّٰهَۚ
“Peygamber’e itaat eden, gerçekten de Allah’a itaat etmiştir.”[5]
Müminlere hitap edilen diğer bazı ayetlerde ise önce Allah’a sonra Peygamber’e itaat etmeleri emredilmiştir:
يَٓا اَيُّهَا الَّذ۪ينَ اٰمَنُٓوا اَط۪يعُوا اللّٰهَ وَاَط۪يعُوا الرَّسُولَ
“Ey iman edenler! Allah’a itaat edin, Peygamber’e de itaat edin”[6]
Bazı ayetlerde ise Peygamber ve Allah’a isyan etmek aynı fiil dâhilinde zikredilmiştir:
وَمَنْ يَعْصِ اللّٰهَ وَرَسُولَهُ فَقَدْ ضَلَّ ضَلَالاً مُب۪يناً
“Her kim de Allah ve Resulüne âsi olursa açık bir sapıklık etmiş olur.”[7]
Diğer bir ayeti kerimede ise Peygamber’den öne geçmenin Allahın önüne geçmek olduğu beyan edilmiştir:
يَٓا اَيُّهَا الَّذ۪ينَ اٰمَنُوا لَا تُقَدِّمُوا بَيْنَ يَدَىِ اللّٰهِ وَرَسُولِه۪
“Ey inananlar, her hususta Allah’ın ve Peygamber’inin huzûrunda, onların önüne geçmeyin.”[8]
Burada dikkat edilmesi geren husus, bu ayetlerin hiç birinde Peygamber’e itaat etmede herhangi bir kısıtlama, farklı bir hüküm veya kuraldan bahsedilmemesi ve Allah’a mutlak surette itaat istenildiği gibi Peygamber’e de aynı şekilde itaat istenilmesidir. Bu da Peygamber’in tam manasıyla masum olduğuna ve onun amel ve davranışlarının İlahi iradeyle gerçekleştiğine delalet etmektedir. “وَمَا يَنْطِقُ عَنِ الْهَوٰىۜ O, hevâdan (arzularına göre) konuşmaz”[9] ayeti de onun nefsanî söz ve isteklerden uzak olduğunu beyan eden bir diğer ayet-i şeriftir.
Bir diğer ayet-i kerimede ise İlahi sevgi ve rızanın, Peygamber’e itaatle ölçülebileceğine işaret edilmiştir:
قُلْ اِنْ كُنْتُمْ تُحِبُّونَ اللّٰهَ فَاتَّبِعُون۪ى يُحْبِبْكُمُ اللّٰهُ
“De ki, siz gerçekten Allah’ı seviyorsanız bana uyun ki, Allah da sizi sevsin ve suçlarınızı bağışlasın.”[10]
Bu ayetten birçok öğüt ve mana çıkarabiliriz; mesela ayetin akışı gereği ilk etapta ayetin şöyle olması akla gelir: “قل ان كنتم تحبون اللّٰه فاتبعوا اللّٰه Eğer gerçekten Allah’ı seviyorsanız Allah’a uyun” çünkü sevmenin en basit belirtisi sevilene uymaktır. Oysa ayeti kerimede Allah’ı sevmenin ölçüsü olarak Allah yerine Peygamber’e uymak istenmiştir. Aslında bu ayet-i kerimede Yüce Allah Peygamber’e uymanın kendisine uymakla eşdeğer olduğunu bildirmektedir. Şayet Peygamber insanları yanlış yola hidayet etseydi böylesi bir konuma sahip olabilir miydi? Hayır, şüphesiz Peygamber insanları doğru yol olan İlahi yola hidayet etmektedir.
وَاِنَّكَ لَتَهْد۪ٓى اِلٰى صِرَاطٍ مُسْتَق۪يمٍۙ & صِرَاطِ اللّٰهِ الَّذ۪ي لَهُ مَا فِى السَّمٰوَاتِ وَمَا فِى الْاَرْضِۜ اَلَٓا اِلَى اللّٰهِ تَص۪يرُ الْاُمُورُ
“Şüphesiz ki sen de insanları doğru bir yola götürüyorsun. Göklerde ve yerde bulunanların sahibi olan Allah’ın yoluna götürüyorsun.”[11]
* * *
Peygamber’in insanlar için en iyi örnek olması
Cetvel ve pergelle çizgilerdeki eğrilikler giderilip sapmalar ölçülebildiği gibi üstün ahlaklarıyla örnek kimseler, insan-i kâmilin sınırlarını ve insanların yanlış ile doğruyu ayırt etmelerindeki ölçüleri göstermekteler. Beşer, kemal seviyesine ulaşmak ve bu seviyeye olan mesafesini ölçmek için bu ahlaki örneklere yakınlaşmalı, onlar gibi olmaya çalışmalıdır. İşte bu yüzden yani insanlara ölçüyü göstermek için Peygamber güzel bir örnek olarak tanıtılmıştır:
لَقَدْ كَانَ لَكُمْ ف۪ي رَسُولِ اللّٰهِ اُسْوَةٌ حَسَنَةٌ لِمَنْ كَانَ يَرْجُوا اللّٰهَ وَالْيَوْمَ الْاٰخِرَ وَذَكَرَ اللّٰهَ كَث۪يراًۜ
“Şanım hakkı için muhakkak ki size Resullulah’da pek güzel bir örnek vardır. Allah’a ve son güne ümit besler olup da Allah’ı çok zikreden kimseler için.”[12]
Peygamber’in güzel bir örnek olarak tanıtılması, onun insan-i kâmili yansıtan bir ayna misali hayatının tüm boyutlarıyla insanlara ölçü olabileceğini göstermektedir.
Burada dikkat edilmesi gereken husus, Resul-i Ekrem’in (s.a.a) mutlak surette ve istisna veya sınırlama olmaksızın güzel örnek olarak tanıtılmasıdır. Oysa Hz. İbrahim (a.s) aynı şekilde müminler için güzel bir örnek olarak tanıtılırken, babasına mağfiret dilemesi istisna kılınmıştır:
لقد كان لكم اسوة فى ابراهيم و الذين معه ... الا قول ابراهيم لابيه لاستغفرن لك
“İbrahim ve onunla birlikte olanlarda size güzel bir örnek vardır. Ancak İbrahim’in babasına: “Sana bağışlanma dileyeceğim, ama Allah’tan gelecek herhangi bir şeye karşı senin için gücüm yetmez.” demesi hariç.”
Çünkü Kur’an-ı Kerim’de müminlerin müşrikler için istiğfar dilemesi yasaklanmıştır.[13] Resul-i Ekrem’in örnek oluşunda herhangi bir sınırlamanın olmayışı, onun bizler için tam ve eksiksiz bir örnek olduğunu ve tüm davranış ve sünnetinin hüccet oluşunu göstermektedir.
* * *
Peygamber’in tüm öğretilerine uymanın gerekliliği
Sünnetin hüccet oluşunu açıklayan yukarıdaki ayetler dışında buna açık bir delil olarak şu ayet-i kerimeyi gösterebiliriz:
وَمَٓا اٰتٰيكُمُ الرَّسُولُ فَخُذُوهُ وَمَا نَهٰيكُمْ عَنْهُ فَانْتَهُواۚ وَاتَّقُوا اللّٰهَۜ اِنَّ اللّٰهَ شَد۪يدُ الْعِقَابِۢ
“Resûl size ne verirse artık onu alın, sizi neden sakındırırsa artık ondan sakının ve Allah’tan korkun.”[14]
Bu ayetle ilgili bazı noktalara değinmekte fayda var:
1- “ما آتيكم Size ne verirse” cümlesinin kapsamı söz, davranış, takrir ve her türlü fiili içermektedir.
2- Resulullah’ın (s.a.a) verdiklerini almak ile yasakladığı şeylerden sakınmak bir yerde zikredilmiştir.
3- Kaide gereği Resul’e mutlak itaatin istenilmesi Peygamber’in şahsı ile ilgili değil, belki risalet makamının gereği ve bu makamın Allah’a ulaşmasından ötürüdür.
4- Ayetin devamında Allah’tan sakınmaya olan tavsiye ve İlahi azabın hatırlatılması da bir nevi sünnetin takva ile irtibatına ve dolayısıyla itibarına işarettir.
- - - - - - - - - - -
[1] Bakara/213
[2] Nur/51
[3] Ahzab/36
[4] Nisa/65
[5] Nisa/80
[6] Nisa/59
[7] Ahzab/36
[8] Hucurat/1
[9] Necm/3
[10] Al-i İmran/31
[11] Şura/52-53
[12] Ahzab/21
[13] bkz. Tefsiru’s-Safi, c. 5, s. 162, et-Tibyan, c.9, s. 580
[14] Haşr/7