Zulme Susan, Zalimle Beraberdir.

.
.

Bismillahirrahmanirrahim

Yüce İslam dini her şeyden önce, ırk, renk, bölge, din, mezhep gözetmeksizin insana insan olarak değer vermektedir.

Tüm insanlara temelde aynı derecede bakmaktadır.

يَٰٓأَيُّهَا ٱلنَّاسُ إِنَّا خَلَقْنَٰكُم مِّن ذَكَرٍ وَأُنثَىٰ وَجَعَلْنَٰكُمْ شُعُوبًا وَقَبَآئِلَ لِتَعَارَفُوٓا۟

‘Ey İnsanlar! Biz sizi bir erkek ve kadından yarattık, birbirinizi tanıyın diye sizleri kavimler ve kabileler olarak yarattık.’[1]

İranlı şair Sadi Şirazi Gülistan adlı eserinde şöyle der:

بنی‌آدم اعضای یکدیگرند

که در آفرینش ز یک گوهرند

‘Ademoğulları birbirlerinin parçasıdır,

Tümü yaratılışta aynı cevherden yaratılmışlardır.’

* *

چو عضوی به‌درد آورد روزگار

دگر عضوها را نماند قرار

‘Hayat bu bedenin bir uzvuna dert verince,

Diğer uzuvlar da yerinde duramazlar.’

* *

تو کز محنت دیگران بی‌غمی

نشاید که نامت نهند آدمی

‘Başkalarının başına gelen acılara duyarsız olan sen!

Sana ‘insan’ denilmesi de bir hatadır.’

Hazreti Ali (a.s), Mısır'a vali olarak gönderdiği Malik-i Eşter’e (r.a) yazmış olduğu mektubunda adaletli davranmaya davet ederek şu tarihi cümleyi zikreder:

"İnsanlar iki sınıftır: Ya dinde kardeşindir ya da yaratılışta eşindir."[2]

Bir yönetici kendi yönetimi altında bulunan tüm insanlara aynı gözle bakmalı ve ayrımcılık yapmamalıdır.

Hazreti Ali’nin (a.s) Kufe’deki hilafet yıllarına ait şu kıssa da ilgi çekicidir:

Hazreti Ali (a.s), Kufe sokaklarında yürürken yaşlı bir adamın dilendiğini görür. Etrafındakilere durumu sorar. Onlar da ‘Yaşlı bir Hristiyan. Daha önce bu bölgede çalışarak para kazanıyordu. Şimdi ise yaşlandı, kimse iş vermediği için dilenmek zorunda’ dereler.

Hazreti Ali (a.s) bu duruma üzülürler ve müdahale ederek o yaşlı Hristiyan’a beytulmaldan maaş bağlamalarını ister ve şöyle buyurur:

‘Gençken gücünden faydalandınız ve şimdi yaşlandığı için bir kenara atmışsınız, bu doğru değildir.’

İmam Cafer Sadık da (a.s) bir gün Medine sokaklarında yürürken yaşlı bir adama sadece Hristiyan olduğu için su vermediklerini görür. Bu olaya kızarak hemen su verilmesini emreder.

Hazreti Resulullah (s.a.a) ve Ehlibeyt’inin (a.s) siresinde bu türde örneklere ve yaklaşıma çokça rastlamaktayız. Onlar insana her şeyden önce insan olarak değer vermekteydiler.

Yüce İslam dini açısından bir insana yapılacak olan zulüm de tam karşılığında iyilik de tüm insanlığa yapılmış gibi görülmektedir.

Kur’an-ı Kerim şöyle buyuruyor:

أَنَّهُ مَن قَتَلَ نَفْسًا بِغَيْرِ نَفْسٍ أَوْ فَسَادٍ فِي الْأَرْضِ فَكَأَنَّمَا قَتَلَ النَّاسَ جَمِيعًا

‘Bir insanı öldüren (kısas ve fesadı önlemek dışında) tüm insanlığı öldürmüş gibidir.’

Ayet-i kerime devamında da tam karşıt noktaya işaret eder:

وَمَنْ أَحْيَاهَا فَكَأَنَّمَا أَحْيَا النَّاسَ جَمِيعًا

‘Bir insanı ihya eden tüm insanlığı ihya etmiş gibidir.’[3]

Burada hem bedensel olarak öldürmek ve ihya etmek ve hem de manevi olarak öldürmek ve ihya etmek kastedilmektedir.

Zalimin karşısında durmak tüm insanlığın görevidir.

Dikkat ederseniz yüce Allah bu ayeti kerimede müminden ya da Müslümandan söz etmez. ‘İnsan’ der. Bir insanı öldüren tüm insanlığı öldürmüş gibidir. Din, mezhep, ırk, renk, mekân ayrımı yapmaz.

İslam dininde mazlumun dini, ırkı sorulmaz ve feryadına koşulur.

Hazreti İmam Cafer Sadık (a.s) şöyle buyurdu:

مَنْ سَمِعَ رَجُلًا يُنَادِي يَا لَلْمُسْلِمِينَ فَلَمْ يُجِبْهُ فَلَيْسَ بِمُسْلِمٍ

‘“Her kim bir adamın ‘Ey Müslümanlar!’ diye yardım çağrısını duyar da ona cevap vermezse, o Müslüman değildir.”[4]

Burada da feryat edip yardım edenin kimliğine işaret etmez sadece birisi feryat ediyorsa yardımına koşmayan Müslüman değildir buyuruyor.

Bir insanı kurtarmak, tüm insanlığı kurtarmak gibi hesap edilerek sevap verilecektir ve öldürmek de tüm insanları öldürmüş gibi cezalandırılacaktır.

Zalim insanların zulümlerinin çok olduğu, mazlumların kanının rahatça döküldüğü bir devirde yaşamaktayız.

Yapılan bunca zulme susan ve razı olan insanlar da zalimlerle aynı yerdedirler.

Zulme sessiz kalanlar ise mutlaka bir gün kendileri de zulme maruz kalacaklardır. Dünya tarihi de bize bu noktayı göstermiştir ki güç ve kudreti elinde bulunduran zalim durmak bilmemektedir.

Ayrıca yüce Allah da zalimin yanında olanların, zalime sırtlarını dayayanların, zalime meyledenlerin de cezalandırılacaklarını buyurmaktadır:

وَلَا تَرْكَنُوٓا۟ إِلَى ٱلَّذِينَ ظَلَمُوا۟ فَتَمَسَّكُمُ ٱلنَّارُ

‘Zalim olanlara meyletmeyin ki cehennem ateşi sizi de alır.’[5]

Birine zulmedildiğini görünce, birinin hakkının yenildiğini görünce hakkı yenileni savunmak tüm insanlığın vicdani bir görevidir.

Gazze olayı tüm insanlığın gözünün önünde vuku bulan bir katliamdır ve bu doğrultuda elinden bir şey geldiği halde susan, harekete geçmeyen tüm insanlar suçludur. Bile bile susan her insan Allah katında hesap verecektir.

Gazze konusunda elbette ki ilk vazife özellikle Gazze’ye yakın olan Müslümanların görevidir. Çünkü Filistinliler tüm Müslümanların din kardeşidir. En yakında bulunan ülkelerin vazifesidir. Çünkü hem ırk olarak aynı ırktandırlar ve hem de komşudurlar. Bunlar görevlerini yerlerine getirmedikleri için de Allah katında ve insanlık karşısında hesap vereceklerdir.

Öncelikle tüm Müslümanlar ve devamında tüm insanlık zulüm karşısında görevini yerine getirmeli ve zalime karşı durmalı ve onu cezalandırmalıdır.

Gereken şeyler yapılmazsa, gözümüzün önünde bir nesil katledilip, yok edilip, sürgün edilirse bu suskunluğumuz ve vazifemizi yapmamamız sebebiyle Allah katında ve insanlık karşısında hesap vereceğiz ve başımız aşağıda olarak utanacağız.

Gazze’de kanayan yaranın tüm uyuyan insanlığı uyandırması ümidiyle.

Selam olsun Gazze’de zulme karşı direnenlere.

Selam olsun vicdanlı tüm kalplere.

Selam olsun zalime karşı hareket eden tüm mücahitlere.

- - - - - - - -


[1] Hucurat 13.

[2] Nehc’ul Belağa. 53. Mektup.

[3] Maide 32.

[4] Bihar’ul Envar. C. 75. S. 28.

[5] Hud 113.