.
.
Ölümün Saati Yok
İnsan, doğduğu andan itibaren aslında geri sayımı başlamış bir yolculuğa çıkar. Bu yolculuğun nerede ve ne zaman biteceği, hangi vakitte duracağı kimsenin elinde değildir. Hayat bize verilmiş bir emanettir ve bu emanetin ne kadar süreceğini kimse bilemez. İşte bu yüzden denir ki: “Ölümün saati yoktur.”
Hayatın Belirsizliği
Ölümün saati olmaması, aslında yaşamın belirsizliğini bize hatırlatır. İnsan, sabah evinden çıkar; planlar yapar, yarınına dair hayaller kurar. Ama belki de o yarın ona nasip olmaz. Kimi genç yaşta hayata veda eder, kimi ihtiyarlığın tüm yollarını adımlayarak gider. Ölüm; ne gençliği, ne zenginliği, ne de makamı dikkate alır. Eşit ve adil bir hakikattir.
Ölümü Unutmak, Hayatı İsraf Etmektir
Çoğu zaman insanlar ölümü unutarak yaşar. Sanki ölmeyecekmiş gibi biriktirir, kavga eder, hırsla koşuşturur. Oysa ölümü unutan, hayatı da unutur. Çünkü ölümü bilmek, aslında yaşamı anlamlı kılar. Ölümün saatini bilmeyen insan, her anını son anıymış gibi kıymetli yaşamaya başlar. Sevdiklerine kırıcı sözler söylemekten sakınır, helalleşmeyi ihmal etmez, gönül kırmaz.
Her Nefes Bir Emanet
Bize verilen nefes, sayılıdır. Ne kadar sayılı olduğunu yalnızca Yaradan bilir. Öyleyse bize düşen, bu nefesleri boşa harcamamaktır. Kinle, kıskançlıkla, anlamsız kavgalarla ömrümüzü tüketmek yerine; sevgiyi, iyiliği ve merhameti çoğaltmaktır. Çünkü ölümün vakti geldiğinde, geriye bırakacağımız en değerli şey güzel hatıralar ve insanlara dokunan iyiliklerimiz olacaktır.
Ölümü Hatırlamak Korku Değil, Farkındalık Getirir
Bazı insanlar ölümü düşünmekten korkar. Oysa ölüm, korkulacak değil; hatırlanacak ve hayatı anlamlandıracak bir gerçektir. Ölümün varlığını bilmek, insanı daha erdemli yapar. Zira ölümsüz olmadığını bilen kişi, kibirden uzak durur, alçak gönüllü olur. Çünkü bilir ki, bir gün toprağın altına girdiğinde; ne malı, ne makamı, ne de şöhreti onunla gelecektir.
Ölüm Bir Son Değil, Başlangıçtır
Müminin gözünden bakıldığında ölüm, bir son değil; asıl hayata açılan kapıdır. Dünya geçici bir misafirhane, ölüm ise sonsuzluğa giden yolun başlangıcıdır. Bu yüzden ölümü hatırlamak insanı umutsuzluğa değil; aksine umuda götürmelidir. Çünkü ölümle birlikte, ebedi yolculuk başlar.
Helalleşerek ve Samimiyetle Yaşamak
Ölümün ne zaman geleceğini bilmediğimiz için, sevdiklerimizle her an helalleşelim. Kırmadan, incitmeden, dağıtmadan yaşayalım. Aynı zamanda, sevdiklerimize karşı dürüst olalım, samimiyetimizi kaybetmeyelim. Çünkü içtenlik, bir insana bırakılabilecek en kıymetli mirastır. Sevgiyle, sadakatle, dürüstlükle yürütülen ilişkiler; ölümden sonra bile hayır dua olarak yaşamaya devam eder.
Sonuç
Ölümün saati yok… Belki bir an sonra, belki yıllar sonra kapımızı çalacak. Ne zaman geleceğini bilmediğimiz için, her an hazırlıklı olmak en doğru olandır. Hayatı anlamlı kılmak, sevdiklerimize kıymet vermek, gönül kırmamak, samimiyetle, dürüstlükle ve helalleşerek yaşamak… İşte ölümün saati olmadığını bilerek yaşamanın sırrı budur.
Çünkü bir gün saat duracak, geriye sadece samimiyetle yaşanmış hatıralar kalacak.
Ve o gün geldiğinde;
ne sözlerimizin gürültüsü,
ne malımızın gölgesi,
ne de kavgalarımızın izleri kalacak…
Ardımızda yalnızca içten bir tebessüm,
dürüstçe söylenmiş sözler
ve sevgiyle dokunduğumuz yürekler yankılanacak.