Dünya ve ahiret saadetine sadece Allah'ın belirlediği dosdoğru yolu takip ederek erişilebilir.
Saadet yolu yalnızca dosdoğru ve ilahi yoldur.
Müslümanlar her gün günlük namazlarında, en az on defa Allah'tan dosdoğru yolda olmayı temenni ederler. İhdina’ssırâte’l mûstekim. (Bizi dosdoğru yola ilet.) [1]
Sırat-ı mûstakim (doğru yol) kelimesi, Kur'an-ı Kerim’de hep tekil olarak kullanılmıştır. Tekil olarak kullanılması şu anlama gelmektedir: Doğru yol, hidayet yolu ve Allah'ın kulları için belirlediği saadet ve mutluluk yolu bir tanedir. Başka bir yol ve metot yoktur.
Allah (c.c) şöyle buyurmuştur:
"Şüphesiz bu benim dosdoğru yolumdur. Buna uyun; (başka) yollara sapmayın; sonra onlar sizi Allah’ın yolundan ayırırlar." [2]
Doğru istikamette olan peygamberler, imamlar, veliler ve müminler de yaşadıkları sürece hep aynı duada bulunmuşlardır.
İmam Ali'ye (a.s) sormuşlar: "Doğru yolda olmanıza rağmen siz neden yine 'bizi doğru yola hidayet et!' duasında bulunuyorsunuz?" İmam Ali ( a.s) soruyu şu şekilde yanıtladı:
"Geçmiş zamanlarda bize itaat etme başarısını verdiği gibi, o başarının sürekliliğini (hidayetin devamını) Allah'tan diliyoruz." [3]
Dua ederken evvela nimetlere sahip olmak için dua edilir ve daha sonra ise verilen ve kazanılan nimetlerin bekası için dua edilir.
İmamların ve zirvedeki müminlerin doğru yolda bulunmak üzere etmiş oldukları dualar, ömürlerinin geri kalan bölümünde de doğru yolda sabit kalabilmeleri için olmaktadır. Çünkü süreç hassas ve yol çok tehlikelidir. Saptırmaya çalışan azılı düşmanlar bir an gafleti affetmezler.
Kur'an-ı Kerim yeminli, kindar ve sinsi şeytanın düşmanlığından şöyle bahseder:
“(İblis,) ‘Beni azdırdığın için, mutlaka onlar için (sapsınlar diye) senin doğru yolunun üstüne oturacağım’ dedi.” [4]
Sırat-ı mûstakimde, doğru yolda bulunmak ve sabit kalmanın bir çeşit yolları vardır.
1- Allah'a itaat, kulluk ve teslimiyet
Kur'an-ı Kerim, ilk ve en önemli şartın kulluk olduğunu belirtmek üzere şöyle buyurmaktadır:
"Bana kulluk edin, doğru yol budur." [5]
Doğru yolda bulunmanın en önemli şartı, bütün işlerde, davranışlarda, eylem ve söylemlerde, belirlenen çerçeve dâhilinde ve belirlenen rotada, Allah'ın emirleri takip edilmelidir. Her koşulda Allah'ın rızasını esas alarak onun emirlerine teslim olmak gerekiyor.
Toplum ilişkilerinde anne ve babalara saygı ve itaatin ne denli önemli olduğunu Hz. Resulullah (s.a.a) şöyle açıklamıştır:
"Allah'ın rızası, anne ve babanın razılığına ve öfkesi ise onların hoşnutsuzluk ve öfkelerine endekslidir." [6]
Ancak onların bile istek ve emirleri, Allah’ın emrine ters olursa, mutlaka Allah'ın emrine uyulmalıdır.
Allah (c.c) Kur'an-ı Kerim’de şöyle buyuruyor:
"Eğer anne baban, hakkında bilgin olmayan bir şeyi bana ortak koşman için seni zorlarlarsa bu durumda onlara uyma, ama yinede onlara dünyada iyi davran; yüzünü ve özünü bana çevirenlerin yolunu izle; dönüşünüz yalnız banadır, O zaman yapıp ettiklerinizin sonucunu size bildireceğim." [7]
Peygamberler, sürekli Allah'a teslim olabilecek bir ruhu Allah'tan istiyorlardı. Hz. İbrahim, (a.s) oğlu Hz. İsmail ile Kâbe’yi imar ettikten sonra ellerini semaya kaldırarak şöyle dua ettiler:
“Rabbimiz! Bizi sana teslim olmuş kimseler kıl. Soyumuzdan da sana teslim olmuş bir ümmet kıl.." [8]
Hz. İbrahim 100 yaşları sularında birçok zorlu sınavlardan eksiksiz geçtikten sonra böyle bir dua ediyor. Evet, İbrahim Nebi (a.s) kalan ömründe de Allah'a boyun eğerek, emirlerine teslim bir şekilde dünya hayatını noktalamak istemekteydi. Kusursuz bir hayata sahip olan Hz. İbrahim (a.s) geleceği ile endişeliydi.!
İki cihan serveri Hz. Muhammed (s.a.a) Allah'tan ağlayarak teslimiyet istiyordu. Ummu Seleme validemiz naklediyor:
"Hz. Resulullah, Allah'a yakarışta bulunurken ağlıyordu ve şöyle dua ediyordu: Rabbim bir göz açıp kapayıncaya kadar hatta ondan daha az bile, beni yalnız başıma bırakma." [9]
İmam Cafer Sadık (a.s) buyurmuş: Miraç gecesi Hz. Cebrail bir yere kadar Hz. Resulullah'a eşlik edebildi. Bir yerden sonra Hz. Cebrail: "Hz. Resulullah'a artık bundan sonra siz yalnız gideceksiniz." dedi. Hz. Resulullah Cebrail'e buyurdu: "Beni yalnız mı bırakıyorsun?" Hz. Cebrail dedi: "Ya Resulallah, gideceğiniz yere şimdiye kadar hiç bir mukarreb melek ve gönderilmiş bir nebi ayak basmamıştır." [10]
Bu yüce makama sahip olan, Allah'a teslim ve emirlerini harfi harfine uygulayan peygamber, ağlıyor ve başarılı olmak için dua ediyor.!
Çok dikkatli olmak gerekiyor. Akraba, eş, dost ve hiçbir şey, doğru yoldan sapmamıza neden olmamalıdır. Allahın emir ve rızası her şeyden önce gelmelidir.
Hz. Muhammed (s.a.a): "İnsanların en kötüsü, ahiretini dünyası için satan kimsedir. Ve bundan daha kötüsü ise ahiretini bir başkasının dünyası için satandır." [11]
Geçici kısa dünya hayatını ve bir kaç günlük rahatlığını ebedi ahiret hayatına tercih ederek ahiretini dünyaya satan veya yalan, torpil, adaletsizlik, tarafgirlik gibi yollarla bir başkasına yardımcı olmaya çalışarak, ahiretini bir başkasının dünyasına satan gafiller gibi...
Kur'an-ı Kerim bu yaklaşıma şöyle değinmiştir:
"Doğruya karşılık sapıklığı satın alanlar işte onlardır. Bu sebeple ticaretleri kâr etmemiş ve doğru yolu da bulamamışlardır." [12]
2- İtidallilik, orta hallilik, ölçülü olmak.
Doğru yolu izleyebilmek için ölçülü olmak gerekiyor. İfrat ve tefritten yani ölçüyü aşmaktan, aşırılıktan uzak dururken, ölçüden geri kalınmamalıdır. Her şeyde belirlenen ölçü riayet edilmelidir. Her şey normal ve kıvamında olmalıdır. Zaten İslam dini itidal ve orta halli dindir ve dindar müslüman da itidalli olmalıdır.
Allah'u teala şöyle buyurmuştur:
"İşte böylece, sizi vasat (örnek) bir ümmet yaptık.." [13]
A- İnanç ve akidevî meseleler de itidal.
Bazen insanlar aşırı sevgiden ve yetersiz anlayıştan kaynaklı aşırıya kaçarak haddi ve ölçüyü taşırabiliyorlar. İmamlarla ilgili ilahlık iddiasında bulunarak din dışı anlayışlar gibi. Veya İmamların hakkında gerekli bilgiye sahip olmadıklarından dolayı ve onları iyi tanımadıklarından dolayı yanlış bilgilerle düşmanlık yapıp ölçünün altında kalanlar gibi.
İmam Ali (a.s) şöyle buyurmuştur:
"Benim hakkımda iki kişi helak olmuştur: Sevgide aşırı giden ve düşmanlıkta aşırı giden." [14]
B- Ekonomi ve üretim ve tüketim de itidal.
Allah yolunda infak etmek çok önemlidir. Kur'an-ı Kerimde Allah (c.c) infak ile ilgili şöyle buyuruyorken;
"Mallarını Allah yolunda harcayanların örneği, her başağında yüz tanenin bulunduğu yedi adet başak çıkaran bir tohum tanesi gibidir. Allah dilediğine katlayarak verir, Allah (zât ve sıfatlarında) sınırsızdır, her şeyi bilmektedir." [15]
Ölçülü ve itidalli davranılması için şöyle bir ölçü ortaya koyuyor:
"Yine o iyi kullar, harcama yaptıkları zaman ne saçıp savururlar ne de cimrilik ederler; harcamaları bu ikisi arasında mâkul bir dengeye göre olur." [16]
Hz. Muhammed'in (s.a.a) döneminde ashaptan biri vefat etti. Müslümanlar onun cenazesini kaldırdılar ve Baki Mezarlığı'na defnettiler. Defin sonrasında şahıslardan biri Hz. Resulullah'a (s.a.a) ölen şahsın çok iyi biri olduğunu söyleyince Resulullah (s.a.a) ne yaptığını ve iyilik yönlerini sordu: "Ya Resulullah! Adam çok cömert biriydi, ölmeden önce mal varlığının tümünü Allah yolunda infak etti ve geriye hiçbir şey bırakmadı. Hz. Resulullah (s.a.a) ölen adamın eşi evlatları yok muydu? diye sordu." Vardı, Ya Resulullah" dediler. Hz. Peygamber şöyle buyurdu: "Ben onun bu durumunu bilseydim, Müslümanların arasına defnetmenize müsaade etmezdim." [17] Peygamberimiz ailesini başkalarına muhtaç edecek şekilde savurganlığın, Allah yolunda infak sayılmayacağını belirtiyor.
C- Toplum ilişkilerinde itidal.
İmam Sadık (a.s) sosyal ilişkilerle ilgili bir ölçü ortaya koyarken dostlarından birine hitaben şöyle tavsiyede bulunuyor:
"Ey Cundeb oğlu Abdullah !.. Katı ve taş yürekli olma; çünkü böyle olursan halk sana yaklaşmaktan hoşlanmaz. Gevşek ve zayıf da olma; zira seni o zaman tanıyan tahkir eder." [18]
3- Velayet sahibi imamlara uymak.
Doğru yolu izleyebilmek için, örnek kişilere ihtiyaç vardır. Hz. Ali (a.s) ve masum evlatları, doğru yolun anlaşılmasında ve izlenilmesinde en güzel yardımcı faktörlerdir.
İmam Cafer Sadık (a.s):
"Müminlerin emiri Hz. Ali, sıratı müstakimdir." [19]
Ziyare-ti Camia'da İmam Ali Naki, (a.s) Masum İmamları tarif ederken şöyle buyurmuştur: "Siz Allahın dosdoğru yolusunuz."
Ehl-i Beyt’i iyi tanıyıp, onları takip etmek, dünya ve ahiret saadetine erişmek için en doğru yoldur. Çünkü onlar sıratı müstakimdirler. Ve onlarla birlikte hareket eden kimse Sırat-ı Mûstakim'de yer almış olur.
İmam Cafer Sadık ( a.s ):
"Biz ve bizim Şialarımız doğru yola hidayet olmuşuzdur." [20]
Doğru yol (Sırat-ı Mûstakim) Allah'ın nimetlerini kendilerine bahşettiği ve nimetlerini tamamlayacağı peygamberlerin, şehitlerin, sıddıkların ve salihlerin yoludur.
Fatiha süresinde şöyle buyurmuştur: "Nimet verdiğin kimselerin yoluna..." [21]
Allah'ın nimetlendirdiği ve yolları dosdoğru olan hidayet önderleri ile ünsiyet kurmak ve arkadaşlık etmek nede güzeldir!
Allah, Sırat-ı Mûstakim'deki rehberleri örnek edinen insanları şöyle müjdeliyor:
"Kim Allah’a ve Peygambere itaat ederse işte onlar, Allah’ın kendilerine lütuflarda(nimetlerde) bulunduğu peygamberler, sıddıklar, şehidler ve sâlih kişilerle beraberdirler; bunlar ne güzel arkadaşlardır!" [22]
Allah (c.c) doğru yolun rehberleriyle birlikte olmayı, doğru yoldan sapmamayı ve doğru yolda sabit kalmayı cümlemize lütfetsin inşallah. Vesselam.
[1] Fatiha/6
[2] Enam/153
[3] Tefsiru's-Safi c.1 s.84
[4] Araf/16
[5] Yasin/61
[6] Mûstedreku’l Vesail c.15 s.175
[7] Lokman/15
[8] Bakara/128
[9] Nuru’s-Sakaleyn c.3 s.451
[10] el-Kafî c.1 s.442
[11] Mekarimu’l Ahlak c.2 s.319
[12] Bakara/16
[13] Bakara/143
[14] Uyunu Ahbarı’r-Rıza c.2 s.201
[15] Bakara/261
[16] Furkan/67
[17] Men la yehzuruhu'l fakih c.4 s.184
[18] Tuhafu’l Ukûl s.626
[19] Meâni’l-Ahbar s.32
[20] el-Kafî c.2 s.246
[21] Fatiha/7
[22] Nisa/69