Hz. Fatıma (sa) Toplumda Dini Sorumluluğu Amelen Kanıtlayan Bir Rol Modeldir.

.
.

Bismillahirrahmanirrahim

Hz. Fatıma (sa) İslam düşüncesinde dengeli bir insanın en mükemmel yansıması ve örneğidir. Hz. Fatıma (sa) sevgisi, sevenleri için sadece bir duygu sevgisi değil, aynı zamanda terbiye edici ve gerçek davranışsal deneyim ve bir rehberdir.

Hz. Fatıma'nın (sa) hatırasının ve isminin müminlerin gönüllerinde taze olduğu şu günlerde, o İlahi hanımın hayatını yeniden okumak, İslam’ın dünya görüşündeki ‘kâmil insan’ kavramını daha derinlemesine anlamak için bir fırsattır. Hz. Fatıma (sa) sadece bir iman ve ilim modeli değil, aynı zamanda akıl, sevgi, sorumluluk ve adalet arasındaki dengenin de bir ölçüsüdür.

Hz. Fatıma (sa) (Fatimi) yaşamın, insan hayatında kendini yetiştirmenin öğretisini bakış alanından amel alanına nasıl taşıdığını, Hz. Zehra (sa) sevgisi bilgi ve takvadan ilham alırsa, insanı duygu sınırlarının ötesine taşıyıp, onu marifet ehli, eğitimsel ve toplumsal bir yola nasıl yönlendirdiğini, böylece gönüllerdeki Hz. Fatıma (sa) sevgisinin insanı kulluk ve tekâmül yoluna nasıl dönüştürdüğü görülür.

İslam düşüncesindeki kâmil insan kavramı, Hazret-i Zehra'nın (sa) hayatını anlamak için başlangıç ​​noktasını oluşturur. Kâmil insan, varoluşunun tüm yönlerini dengeli bir şekilde geliştirmiş insandır. Böyle bir insan, maneviyat yolunda aşırılığa kaçmamış, dünyayı terk etmemiş ve dünya yaşantısında maneviyattan uzaklaşmamıştır. Akıl ve sevgi, birey ve toplum, sükûnet ve sorumluluk arasında bir denge kurmuş ve insani değerlerin tüm yönlerini yüceltmiştir.

"Hz. Zehra (sa) bu ilahi dengenin açık bir tezahürü olmuştur. Bir kız çocuğu olarak, mükemmelliğin zirvesine ulaşmış ve Hz. Resulüllah’tan (saa) Ümmü Ebiha unvanı gibi yüce bir makam almıştır. Bu unvan, bir kız çocuğu olarak, aynı zamanda bir annelik ve rehberlik makamına ulaştığını ve sevgi ile hidayet arasında tevhidi bir ilişki kurduğunu göstermiştir."

Hz. Zehra (sa) bir kadın olarak, Müslüman bir kadının kimliğinin kapsamlı bir modelini oluşturmuştur. O, dünya kadınları arasında seçkin bir kadın ve bir eş olarak manevi bir yoldaşlık örneği sergilemiştir. Hz. Resulü Ekrem (saa), İmam Ali'ye (sa) Hz. Fatıma’yı (sa) sorduğunda, İmam Ali, kulluk için en iyi yardımcıyı bulduğunu söylemiştir. Bu cevap, Hz. Fatıma (sa) dostlarına, Fatıma inancına göre evlilik hayatının kulluk yolunda ilahi bir ortaklık olduğunu göstermektedir.

Hz. Zehra (sa) anne olarak, bir anne gibi, eğitimin kucağından irşadı başlatmıştır. Her biri nübüvvet ve velayet yolunun devamına şekil veren çocuklar yetiştirmiştir. İmam Hasan (as) ve İmam Hüseyin (as) cennet gençlerinin önderleri olmuş, Zeyneb-i Kübra (sa) ise Kerbela mesajını tarihe iletmiştir. Bu, çağlar ve çağlar ötesine etki bırakan, bilgi ve kesinliğe dayalı eğitimin bir sonucudur.

Bilgi ve anlayış alanında Hz. Zehra (sa), Kur'an'ı anlama ve bilgide yüksek bir makama ulaşmıştır. Fedakiyye hutbesini akıl ve irfanla okumuş, velayet ve imametin hakkını akıl ve iman diliyle savunmuştur. Bu hutbede ilahi sınırları belirtmiş, adalet ile tahrifat arasındaki tezatı ortaya koymuştur. Toplumsal boyutta Hz. Zehra (sa), dini sorumluluğunu amelde ispatlamıştır. Toplumun ahlak standardını korumak için göremeyenlerin önündeki perdeyi de gözetmiştir. Bu davranışı, Fatımi nazarında dinin bireysel ibadetle sınırlı olmadığını ve toplumsal alanda gerçekleştirilmesi gerektiğini göstermiştir. Siyasi alanda Hz. Fatıma’tu-Zehra (sa), velayet ve imametin hakkını mantık, söz ve Kur’an ekseninde savunmuş ve korumuştur. Ehl-i Beyt'in (sa) hakkını savunmak için kararlı bir hutbeyle batıl ve sapkınlık yoluna karşı uyarmıştır. Siyasi icraatını iman ve ilahi anlayışa dayandırmış, Hz. Resulüllah’ın (saa) şehadetinden sonraki olaylar karşısında sessiz kalmamıştır.

Hz. Zehra (sa) Allah’a ait olan bütün sıfatları kendinde toplayan ve derleyen kâmil insandır. Akıl, sevgi, amel ve bilginin bütün seviyelerini ilahi güzellik olarak benliğinde toplamıştır. Hz. Zehra'nın (sa) karakteri, günümüz müminleri için canlı bir model oluşturmaktadır. Öğretilerinde irfan ve adalet arasında bir bağ kurmuş ve imanın toplumsal davranışlarda tezahür etmesi gerektiğini göstermiştir. Fatıma’iler için, sorumluluk olmadan ibadet eksik kalır. Bilgi Marifet olmadan sorumluluk ise köksüzdür. Hz. Zehra'nın (sa) siyasi ve sosyal karakteri, kâmil insan kimliğinin yeniden canlandırılmasının yolunu açmıştır. Adaleti güzellikle, bilgiyi imanla, sorumluluğu sevgiyle birleştirmiştir. Böylesi bir karakter, imanlı bir hayatın standardını ve İslam ümmetinin uyanış antlaşmasını oluşturmuştur.

Hz. Zehra'ya (as) duyulan sevgi duygusal bir his veya basit bir gönül bağı değildir. Bilakis kişi ile hak arasında marifet ve ruhsal bir bağ olduğudur. Bu sevgi, tutkudan kaynaklanan bir sevgi değil, marifet ve takvadan kaynaklanan İlahi bir sevgidir; çünkü insan Hz. Zehra'nın (sa) makamını ve varoluşsal hakikatini ne kadar çok fark ederse, sevgisi duygu seviyesinden eğitim, iman ve davranış seviyesine yükselir. Bu sevginin ışığında Hz. Zehra'ya (sa) âşık olanlar, kendilerini onun temizliğinden, pak ve mutahharlılığından, hak oluşundan, fedakârlığından ve Allah’a gerçek bir kul oluşundan yayılan bir nurdan faydalanırlar. Bu nur kalbi inşa eder, davranışları arındırır ve ruhu bencilliğin ve gururun omurgasını kırar ve insanı yüceltir. Sonuç olarak, Hz. Fatıma'ya (sa) duyulan sevgi bir hal değil, insan için bir hidayet yoludur; gözyaşları basiret ve feraseti, aşk ve sevgi ise mutluluk ve huzurun getirdiği yoldur.

Hz. Zehra (as) sevgisi bir eğitim semineridir. Gerçek âşık, onu övdüğü kadar onun gibi olmak ister. İnsan, Hz. Fatıma'nın (sa) ailevi davranışlarında, kul haklarını yerine getirmede, velayeti savunmada ve musibetlere karşı sabretmedeki karakterine bakıldığında, sevgisi eyleme dönüşür ve eylemde de bir karakter inşa eder. Bu sevginin manevi yapısının sırrı, Hz. Zehra'nın (sa) ilahi sıfatların aynası olmasıdır. Onu sevmek, temizliğe, adalete, hakka ve kulluğa yaklaşmak demektir. Bu sevgi, ruhu kirli bağlardan arındırır ve kalpte hak ve iyilik arzusunu canlı tutar. Aslında Hz. Fatıma'nın (sa) sevgisi bir ibadet gibidir, çünkü insanı kendi dünyasından Allah âlemine götürür.

Marifet ehli arasında şöyle söylenir; Hz. Fatıma (sa) sevgisi hakikat ve marifete giden bir yoldur. Hz. Zehra'ya (sa) duyulan sevgi, insanı dünyanın şatafat ve madde girdabından çıkartarak, mana ve melekût âlemine doğru yönlendiren nurlu bir kılavuzdur. Onu seven insan, onun niteliklerini kendi benliğinin aynasında öfkeden sabra, gafletten uyanışa, bencillikten Allah sevgisine doğru kademeli olarak gözlemler. Bu nedenle Hz. Zehra'ya (sa) duyulan sevgi hem bir manevi duygu, hem bir eğitim ve terbiye, hem nimet, hem gözyaşı, hem bir gelişim gösterme, hem kalbin bir bağı ve hem de aklın bir rehberliğidir. Bu sevgi bir müminin ruhunda kök saldığında, onu içten inşa eder ve kelimelere ihtiyaç duymayan bir dille onu Allah’a kul olmaya ve bir İlahi davranış güzelliğine davet eder.