Direnişe Karşı Hibrit Savaşın Sessiz Cephesi..

.
.

Direnişe Karşı Hibrit Savaşın Sessiz Cephesi: Bilgi, Algı ve Manipülasyon

Amerika’nın ve Batılı müttefiklerinin İsrail’in arkasında neredeyse tam kapasite durduğu bir dönemde, sahada olduğu kadar zihinlerde de yoğun bir hibrit savaş yürütülüyor. ABD’nin kontrol ettiği sosyal medya devleri, görünmez sansür mekanizmalarını “topluluk kuralları” bahanesinin arkasında saklayarak Beyaz Saray’ın çizdiği politik hattı aynen uyguluyor. Direniş eksenine yakın içerikler görünmezleştirilirkenSiyonist propaganda içerikleri ve İsrail ordusunun vur-kaç suikast görüntüleri “teknolojik üstünlük” etiketiyle milyonlara pompalanıyor, x kullanıcılarının gözüne gözüne sokuluyor.

Bir bombanın altında paramparça olan siviller “içerik riski” olarak sınıflandırılıyor; buna karşılık yeni nesil teknolojik silahlar ve mühimmat reklamları sponsorluk etiketiyle timeline’lara zorla yerleştiriliyor. Yani düğme ve düdük onların elinde. Buna kanıt mı istiyorsunuz? Alın size: O gün küresel düzeyde kesintiye uğrayan internet ağları ve yaşanan erişim krizi ve güme giden gündemler.

Haber içerikli örtülemeler ile Amerikan yapımı F-35’lerden tutun, yüksek tahrip gücüne sahip mühimmatlara kadar uzanan geniş bir silah yelpazesinin reklamı, “üstün teknoloji” söylemiyle paketlenip medyanın ve medya köşe kapanların dilinden bölge halklarının zihnine işleniyor.

Arap ülkelerinin para ve pazarları, doğal zenginlikleri, küresel güçlerin denetiminde ya yağmalanıyor, ya da bu kaynaklar ülkeleri birbirine karşı silahlandırmanın ve hizaya getirmenin aracı haline getiriliyor. Ancak bu bile reklam aracına dönüştürülerek “ABD’nin yanında ve himayesinde olanlar kurtulur; olmayanlar yok olur” propagandası tekrarlanıyor. Nasıl mı? Bir ay önce Kral Selman–Trump görüşmesi haberleri bahane edilerek servis edilen sözler ve söylemler bunun açık bir örneğidir.

Diğer tarafta, Siyonizm karşıtı direniş hareketlerinin zayıflatıldığına, bileşenlerinin ağır kayıplar aldığına dair yoğun biçimde sistematik haberler servis ediliyor. İsrail’in teknolojik ve askeri üstünlüğünü, hedef aldığı liderlerin nokta operasyonlarla tasfiye edilmesini bir “kaçınılmazlık” gibi gösteren propaganda hattı, hibrit savaşın en görünür vitrinlerinden biridir.

* * *

Dijital Cephede Yeni Bir İfşa: X Güncellemesi ve Bot Ağları

Bu hibrit savaş planının en yoğun yürütüldüğü alanlardan biri ise Hamas–Hizbullah ve genel olarak Filistin direnişi üzerine kurulan propaganda setidir. Son haftalarda X platformunda ortaya çıkan büyük dijital ifşa da bu ağın boyutunu gözler önüne serdi. Elon Musk’ın yaptığı küçük bir güncelleme ile, kullanıcı hesaplarının “gerçek yayın konumunu” görmesiyle birlikte Lübnan’daki tartışmaları alevlendiren, mezhepleri birbirine kışkırtan ve Direniş’i hedef alan hesapların çoğunun ne Lübnanlı ne de gerçek kişi olduğu netleşti, hatta bir kısmının insan bile olmadığı anlaşılmış oldu.

“Egemenlikçi”, “devrimci”, “Beyrutlu”, “Trabluslu” kimliğiyle Direniş’i hedef alan hesapların Türkiye, Kıbrıs, İngiltere ve Almanya’dan; mezhep çatışmasını körükleyen ve orduyu yıpratan içeriklerin ise doğrudan İsrail’deki Ünite 8200’den yönetildiği tespit edildi. Lübnan lehçesini taklit eden binlerce botun ortak amacı aynı: Güney’i ülkenin geri kalanından koparmak, Direniş’in toplumsal tabanını çökertmek, mülteci meselesini iç çatışma potasına dönüştürmek ve ülkeyi içeriden zayıflatmak.

40 yıldır tanklarla Güney’e giremeyen düşman, bugün psikolojik harekât ve yapay zekâ destekli botlarla Lübnan’ın zihinlerine sızmaya çalışıyor.

Bu ifşa, günlük tartışmaların ve kavgaların önemli bir kısmının “doğal kamuoyu” değil, dışarıdan kurgulanmış hibrit bir saldırı olduğunu çıplak biçimde ortaya koydu.

Son aylarda Batılı medya, İsrail yanlısı düşünce kuruluşları ve bölgedeki ABD’ye bağımlı rejimler tarafından koordineli ve koro halinde bir söylem üretildi:

“Hamas teslim oldu”, “Gazze’nin yarısı bırakıldı”, “Barış için diz çöktü”, “Direniş çöktü.”

Bu söylemlerin sahadaki gerçeklikle ilgisi yok; zira amaç gerçekliği anlatmak değil, gerçekliği boğmaktır. İsrail’in ağır bombardımanları sırasında direnişin sivilleri korumak için uyguladığı taktiksel geri çekilmeler bile “Gazze’nin yarısı kaybedildi” manşetlerine çevriliyor. İsrail hükümeti uluslararası baskılar yüzünden ateşkese mecbur kaldığında bu bile “Hamas barış için diz çöktü” diye paketleniyor. Yapılan “operasyonel yeniden dağılım” taktikleri ise “işgali kabul ettiler” propagandasına dönüştürülüyor.

Trump’ın Salman görüşmesinde üç kez tekrarladığı şu sözler, yalanlar üzerine kurulu anlayışın en güncel örneğidir:

“İran ve İranlılar bizimle anlaşmak istiyor; halkı da istiyor.”

Diğer bir örnek: Irak hükümeti adına yayınlanan bir resmi belge, Hizbullah ve Ensarullah'ı (Husiler) terör örgütü olarak ilan ediyor ve mal varlıklarına el konulacağını belirtiyordu. Ancak kısa süre sonra, devlet yetkilileri tarafından bu belge geri çekildi; karar yalnızca IŞİD ve El Kaide bağlantılı unsurlarla sınırlı tutuldu.

Bu girişim, ABD’nin ve içerideki uzantılarının (Irak Fetö’sü) yürüttüğü manipülatif bir hamleydi. Belge, Irak’ı içeriden baskılamak ve bölgesel direniş eksenini zayıflatmak için kurgulanan hibrit savaşın yeni bir perdesiydi.

Bu propagandanın amacı direnişin moralini çökerten bir atmosfer yaratmaktır. Yalanın tutarlı olması bile gerekmiyor; önemli olan aynı iddiayı sürekli tekrar etmektir. İsrail ordusu ağır kayıplar verse de medya aynı nakaratı sürdürüyor:
“Hamas’ın tünel ağı çöktü”, “Hizbullah etkisizleştirildi”, “Otoriteleri bitti”, “Gazze ve Lübnan tamamen kontrol altına alındı.”

Oysa bağımsız uzman raporları tam tersini gösteriyor: Yeraltı yapılanması büyük ölçüde ayakta ve çözülmemiş durumda. İsrail hiçbir bölgede kalıcı kontrol sağlayamıyor ve işgalciler aleyhine tehditler en güçlü şekilde sürüyor. Fakat bu bilgiler Batılı medya ekosisteminde sistematik olarak görünmez kılınıyor.

Batılı istihbarat servislerinin yönlendirdiği çevrimiçi operasyonlar ise Hizbullah ve Hamas’ı “Gazze’yi satan örgütler”, “meşruiyetini yitirmiş yapılar”, “barışa muhtaç zayıf aktörler” gibi etiketlerle damgalayarak hem halk nezdinde hem de direniş bileşenleri arasında güvensizlik üretmeyi hedefliyor. Böylece İsrail’in tarihte ki eşsiz benzersiz cinayetleri ve katliamları hatta savaş suçları perde arkasına itiliyor. Çünkü dünya Hizbullah ve Hamas’ın “teslim olduğunu” düşünürse, İsrail saldırıları “meşru savunma” olarak çerçevelenebilir. Asıl hedef bu direnişçi yapılar değil, Filistin davasının kriminalize edilmesidir.

Bugün hibrit savaşın görünmez cephanesi; manipüle edilmiş haber akışları, fonlanmış uzman yorumları, algoritmik sansürler, askeri teknoloji propagandası, diplomatik ve ekonomik şantajdır.
Bütün bu araçlar aynı cümleyi fısıldıyor:

“Direnemeyeceksiniz, yalnızsınız, üstün olan biziz.”